Teknoloji sağlık sektöründe neredeydi, nereye doğru yol alıyor?
Sağlık sektörü, her ülkede olduğu gibi ülkemizde de giderek gelişiyor. Yapılan yatırımların sayısı hızla artarken buna paralel teknoloji kullanımı da gelişiyor. Peki teknoloji, sağlık sektörü temsilcileri tarafından ne yoğunlukla kullanılıyor? Bu sorunun yanıtını aramadan önce gelin, Türkiye?de sağlık sektörünün gelişimine bir göz atalım…
Ülkemizde sağlığın bir sektör haline gelmesini 1950?lere taşıyabiliriz. Özel sektörün henüz aktif olarak rol almadığı sektörümüzün gelişimi 1950?lerde başlayan sanayi dönemiyle paralel olarak ilerliyor. 1970?lerin başına kadar süren bu dönemde sektör bağımsız teknolojinin aktif kullanılmaya başlaması ise bu tarihten 1990 yılına kadar olan dönemde kendini gösteriyor. Sektör, bu tarihten sonra hızlanmasını büyüterek 1991 ? 2003 yılları arasında yılda ortalama ?luk bir gelişim gösteriyor. 2004 sonrası dönemde KDV oranının %8?e düşürülmesi ve SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığı?na bağlanması önemli kilometre taşları olarak karşımıza çıkarken, 2008?den bugüne kadar devam eden süreçte ise yeni Ar-Ge Kanunu ile Genel Sağlık Sigortası Sistemi?nin uygulamaya alınması dikkat çeken başlıklar arasında yer alıyor.
Teknolojinin sektör temsilcileri tarafından aktif olarak kullanımından ise son 20 yıl için söz edebiliyoruz. Bu dönemde gerek cihaz, gerek tedavi yöntemleri olarak pek çok yenilik gündemimizdeki yerini aldı. Bu başlıklara örnek olarak radyodiyagnostik ve radyoterapik cihazlar, bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans, sintigraf, ultrasonografi, radyoterapi, renal diyaliz ve hemodiyaliz, defibrilatör, suni solunum cihazları ve son olarak da organ ve doku naklini saymak mümkün. Ancak teknolojinin asıl yoğun kullanıldığı ortamlardan bahsettiğimizde bilgi teknolojileri ön plana çıkıyor. Artık hemen her sağlık işletmesi hastane bilgi yönetim sistemlerinden faydalanıyor ve görüntülerini arşivliyor.
BT alanındaki yenilikleri ise altyapı çözümleri ile sağlık BT hizmetleri olarak iki ana grupta ele almak mümkün. BT altyapısı çözümlerinde sağlık odaklı internet portalleri, mobil cihazlar, kablosuz bağlantılar, akıllı kartlar ve gelişmiş güvenlik altyapılarından söz edebiliriz. Sağlık BT hizmetleri başlığı altında ise teşhis ve tedavi sürecini kolaylaştıran çözümler karşımıza çıkıyor. Bugün, elektronik kayıtlar sayesinde bir hasta farklı hastanelere gittiğinde bile bilgilerine erişilebiliyor. E-Sağlık kartları, özellikle acil durumlarda hastayla ilgili bilgilere anında erişilebilmesini sağlıyor, uzaktan hasta izleme sistemleri, en basitinden kan şekeri ölçümünü hastaya rahatsızlık vermeden ölçerek acil bir durumda sağlık kurumunu bilgilendirerek müdahale edilebilmesini sağlıyor. Telemedicine ise doktorla hasta arasındaki mesafeleri ortadan kaldırarak teşhisi kolaylaştırmakla kalmıyor, hastanın hastaneye gitmesine çoğu zaman gerek kalmaksızın süreci hızlandırabiliyor.
Son dönemde bu gelişmelere eklenen iki önemli başlık var. Bunlardan ilki mobil cihazlar olarak karşımıza çıkıyor. Yukarıda kısaca bahsettiğim ve bir saat misali bileğe takılarak hastayla ilgili güncel verileri kablosuz iletişim teknolojileriyle hastaneye ileten mobil cihazlardan son dönemde daha sık bahseder olduk. İkinci başlık olan internet üzerinde kişisel sağlık verilerinin tutulduğu servisler ise hastaya ait bilgilere yine mekan bağımsız erişilebilmesinin yolunu açıyor.
Ortak nokta verimlilik artışı ve hizmet kalitesi
Tüm bu geliştirilen teknolojilerin odak noktası ise verimliliği yükseltmek ve maliyetleri düşürmek olarak karşımıza çıkıyor. Teknolojinin, teşhisi kolaylaştırırken tedavi sürecini de hızlandıran özellikte olması bu verimlilik artışını sağlarken tedavi sürelerini kısaltarak hastane yönetimlerinin işini de kolaylaştırıyor. Sağlıkta teknoloji kullanımının bir diğer avantajı ise hasta bilgilerinin paylaşımında ortaya çıkıyor. Bu paylaşım, çeşitli elektronik ortamlar sayesinde bilgi paylaşımıyla da desteklenerek klasik sağlık sisteminin genişleyerek yeni bir boyut kazanmasına yardımcı oluyor.
Türkiye hangi konumda?
Ülkemizde teknoloji kullanımına baktığımızda ise alınması gereken çok yol olduğunu fark edebiliyoruz. Bu alanda ilk söylenebilecek şey; ?tıbbi cihazlarda dışa bağımlı olduğumuz? gerçeği. Mevcut durumda tıbbi cihaz ihtiyacımızın ??i ithalat yoluyla karşılanırken, ancak ?lik kısım için yerli üretim tanımı yapılabiliyor. Üstelik bu ?lik kısmın büyük çoğunluğunu düşük ve orta seviye teknoloji ürünleri oluşturuyor. Bu oranın dengesizliğinin altında yatan sonuç ise kuşkusuz Ar-Ge alanındaki yetersizlik.
Ancak bardağın dolu tarafını da resimlemek gerekiyor. Gelişen sağlık sektörü yavaş bir hızla da olsa kendi Ar-Ge çalışmalarını yürütüyor. Sayıları 10?a yaklaşan sağlık işletmeleri kendi üniversitelerini, meslek yüksek okullarını açıyor ve 2023 için öngörülen, bugüne oranla iki kat daha fazla sağlık personeli gerekecek beklentisini karşılamak için çalışıyor. Bu gelişimin Ar-Ge çalışmalarını da etkilemesi kimseyi şaşırtmayacaktır. Şimdiden ulusal ve uluslararası firmaların üniversitelerle yürüttüğü ortak Ar-Ge çalışmalarıyla karşılaşmak mümkün. Süreci hızlandırmak içinse kamunun alacağı kararlara ihtiyaç bulunuyor. Dış kaynaklı firmalara üretimde verilebilecek teşvikler ve Türkiye?deki kalifiye insan gücünün birleşimi, bunu sağlayabilecek en hızlı çözüm olarak karşımıza çıkıyor.
Geri Bildirim gönder...