• Ana Sayfa

Sağlıkta çevreci bir yenilik Yeşil + Hastane

  Sağlıkta çevreci bir yenilik Yeşil + Hastane

Siemens’in Yeşil+Hastane Hizmeti enerji tasarrufu ve daha düşük emisyon salımı sağlarken hastanelerin etkinliğini en üst düzeye çıkarmaları için iş akışlarını ölçüyor ve düzenliyor.

Sağlık sektörünün dünyadaki en büyük Tedarikçilerinden biri olan Siemens tarafından Geliştirilen ve günümüzde önemli bir referans noktası haline gelen Yeşil + Hastane Yaklaşımını Siemens Türkiye Sağlık Sektörü Lideri Ufuk EREN Anlattı. Siemens AG Klinik Ürünler Bölümü Merkez Doğu Avrupa Ve Rusya-Merkez Asya Rusya Bölge Lideri Olarak 26 Ülkeden Sorumlu olan ayrıca TÜSİAD Sağlık Çalışma Grubu İcra Kurulu Başkanlığını Yürüten Eren, Yeşil + Hastane Yaklaşımını Üç ayrı bileşeni bulunduğunu söyledi Eren Sözlerini şöyle Sürdürdü; ?Bu bileşenleri Çevrecilik Verimlilik Ve Kalite Olarak Sıralamak mümkün. Siemens Sağlık?ın ?Çevrecilik? Bileşenini; sağlık sunucularının daha az enerji Tüketmesini sağlayan bina alt yapılarının kurulması ve enerji tasarrufuna imkan veren yeni kuşak manyetik rezonans ve bilgisayarlı tomografi görüntüleme sistemleri ile karbon salımının azaltılmasını sağlayan çözümler olarak tanımlıyoruz. Sağlıkta IT?nın yaygın kullanımı kâğıt, film ve arşivleme işlemlerini azaltmasıyla dikkat çekerken çevreye olan etkiyi düşürmenin yanında kaynakların doğru kullanılmasıyla maliyetlerin düşmesini de engelliyor. Siemens Sağlık?ın ?Verimlilik? Bileşeni; Yeni kurulan işletme ve kurumların başlangıçta daha hızlı ilerleyebilmesi fırsatını sunarken mevcut sistemlerin de daha verimli kullanılabilmesinin yolunu açıyor. Klinik iş akışları ile klinik harici tüm operasyonların süreç bazlı prosesleri bu bileşenle tanımlanırken, ekipmanların doğru planlamayla kullanımını ve sağlık IT altyapısı ile tüm sistemlerin birbiriyle entegrasyon sağlıyor. Sürdürülen bu süreç, Tüm klinik iş süreçlerinin optimizasyonunda zaman, yer ve maliyet tasarrufu sağlayarak verimliliğin artmasını sağlıyor.Sürdürülebilirlik yaklaşımına sahip hastanede önemli konulardan biri de çevreci ve ekonomik olmanın yanında hasta bakımında kalitenin korunmasıdır.Siemens Sağlık?ın ?Kalite? bileşeni ; hasta süreçlerinin ve bilgilerinin doğru tanımlanması,güvenli bir şekilde saklanması , gereğinde de bilgilerinin kolaylıkla ulaşılabilmesi doğru ve hızlı bir teşhis ve tedavi süreçleri için büyük önem taşır.?

Devamını Oku Yorum Yok

sürdürülebilir sağlık

Sürdürülebilir bir geleceğe doğru

Daha başlarında bulunduğumuz 2000?li yılların en popüler kavramlarını sıralamaya kalkışsak, ?sürdürülebilirlik? rahatlıkla ilk sıralarda kendine yer bulur. Peki nedir sürdürülebilirlik, daha doğrusu sürdürülebilirliği bu kadar önemli kılan ne? Günümüzde, artan iletişim ve etkileşim nedeniyle geleceğe daha fazla bakar, geleceği daha fazla önemser hale geldik. Sürdürülebilirlik, işte bu ileriye doğru bakmanın gereksinimlerinden biri olarak tüm insanlığın hayatına yerleşmiş durumda. Benim uzmanlık alanım olan sağlık sektöründe sürdürülebilirliğin önemini daha önceki yazılarımda sizinle paylaşmıştım hatırlarsanız. (bkz->) Ama sürdürülebilirlik öyle bir kavram ki onu tek bir sektörle sınırlamak, çizilmiş bir çerçevenin içinde anlatmak pek mümkün değil. Bugün, insanoğlunu ve dünyayı ilgilendiren her konuda sürdürülebilirlik karşımıza çıkmakta. Bunun önemli sebeplerinden biri de 2008 yılında yaşadığımız global kriz. Kriz sırasında ve sonrasında yaşananlar, insanlara ellerindekilerin ne kadar önemli olduğunu hissettirdi. Elbette sadece para, ev, otomobil gibi somut kavramlardan bahsetmiyorum. Yaşadığımız dünya ve çevrenin korunması alanında dikkate değer çalışmalar gerçekleştirildi ve gerçekleştirilmeye de devam ediyor. Örneğin artık pek çok otomotiv üreticisi sıfır emisyon hedefiyle ürün gamlarını yeniliyor, beyaz eşya üreticileri her geçen gün daha az enerji tüketen ürünlerle tüketicilerin karşısına çıkıyor, fosil yakıtlar yerine çevre dostu enerji üretim yöntemlerine yönelik yatırımlar yapılıyor ve kamu yönetimleri buna uygun düzenlemeler gerçekleştiriyor. 2008 krizinin tetiklediği bu değişimi daha uzun yıllar boyunca hissedeceğiz. Ortaya çıkan her yeni buluş, geliştirilen her yeni ürün geleceğe daha umutla bakmamızı sağlıyor. Sürdürülebilirlik, dünyanın dört bir yanında kendine yeni taraftarlar bulurken sadece kendi yaşamımızın kalan kısmında değil, çocuklarımızın, torunlarımızın yaşamında da etkisini hissettireceğe benziyor.

Devamını Oku Yorum Yok

Siemens, Yeşil+ Hastaneler kuracak

   Siemens Sağlık Sektörü, sahip olduğu in vivo (görüntüleme) ve IT çözümlerine, 2006 ve 2007 yıllarında yaptığı önemli yatırımlarla birlikte in vitro       (laboratuar) teşhis çözümlerini de ekleyerek moleküler tıp ve kişiye özgü tıp alanlarında dünyanın en büyük entegre teşhis çözümleri sunan ilk firması. Son dönemde dünyanın en hızlı ve en az radyasyon veren ileri görüntüleme ürünlerini geliştirdiklerini söyleyen Siemens Sağlık Sektörü Lideri Ufuk Eren,?Yeşil+Hastaneler projesine de odaklandık. Bu proje İle Siemens, enerji tasarrufu ve daha düşük emisyon salınımı sağlarken, hastanelerin etkinliğini en üst düzeye çıkarmaları için iş akışlarını ölçüyor ve düzenliyor? diyor.

Siemens özellikle elektrik-elektronik alanında dünyanın önde gelen şirketlerinden biri. Faaliyetlerini üç sektöre yöneltmiş durumda. Bunlar: enerji, endüstri ve sağlık. Sağlık sektörünün dünyadaki en büyük tedarikçilerinden biri konumunda olan Siemens; tıbbi görüntüleme, terapi sistemleri, laboratuar sistemleri, PACS/RIS sistemleri, hastane bilgi yönetim sistemleri ve işletme cihazlarında trendleri de belirleyen bir kuruluş, Şirket, müşterilerine önlemden erken tanıya, tedaviden tedavi sonrası bakıma kadar sağlık sektörünün tüm aşamaları için tek kaynaktan ürünler ve çözümler sunuyor. Sahip olduğu in vivo ve IT çözümlerine, 2006 ve 2007 yıllarında yaptığı önemli yatırımlarla birlikte in vitro teşhis çözümlerini de ekleyerek moleküler tıp ve kişiye özgü tıp alanlarında dünyanın en büyük entegre teşhis çözümleri sunan ilk firması olan Siemens, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye?de alanında önemli bir yerde konumlanıyor. Bunda Siemens?in sağlık sektör liderliğini yürüten Ufuk Eren?in payı büyük.2010 yılından itibaren, yürütmekte olduğu Türkiye Sağlık Sektörü Liderliği görevine ek olarak Siemens AG Klinik Ürünler Bölümü Merkez Doğu Avrupa ve Rusya Merkez Asya bölge lideri olarak 26 ülkeden de sorumlu. Eren ile Siemens?in Türkiye?deki faaliyetlerine, sektörde Hakim olduğu alanlardan yeni projelerine kadar pek çok konuyu konuştuk.

Devamını Oku Yorum Yok

Sağlık sektöründe bence en büyük sorunlardan biri, planlama ilkelerinin öngörülebilir olmaması

TÜSİAD Sağlık Çalışma Grubu İcra Kurulu Başkanı ve Siemens Sağlık Direktörü Ufuk Eren Tüsiad?daki Çalışmaları, Türkiye?nin sağlık sistemi ve gelecek planları üzerine konuştuk. Hastane&Hospital News:Size göre sağlık sektörünün gündemindeki en önemli konular nelerdir? Ufuk Eren: Bilindiği gibi Türkiye?de sağlıkta dönüşüm programı adı altında 2003 yılından bu yana ciddi anlamda değişiklikler yapıldı.Bu değişiklikler arasında başarılı olanalr bulunuyor.Bakıldığında evet Türk halkı şu anda sağlık hizmetlerine eskisine oranla daha rahatlıkla ulaşabiliyor.Bu olumlu bir değişiklik,Bu yönde hükümetin uyguladığı politikayı başarılı bulmakla beraber,elbette daha yapılması gerekenler olduğunu da düşünüyorum. Örneğin:daha fazla insanın sağlık hizmetlerine daha iyi şartlarda ulaşabilmesi yönünde daha somut adımlar atılması gerekiyor.Bunun  yanında tüm bu tabloya baktığımda göz ardı adilmemesi gereken bir diğer konu ise sağlık hizmetlerinde maliyetlerin ciddi oranlarda artmış olduğu gerçeği.Örneğin:aile hekimliği sistemi ciddi anlamda uygulamaya geçmedi ve sevk zincirinde her şey istenildiği gibi yürümüyor.İkinci ve üçüncü basamak kurumları arasında da sevk zincirinin istenildiği gibi yürümemesi nedeniyle maliyetler artıyor.Bunun paralelinde de iyi hizmet vermeye çalışan sağlık kuruluşları gerek yönetim tarzıyla gerek altyapısıyla ve ekipmanlarıyla mevcut ödemelerde maliyetlerini karşılayamıyor ve işletmeler kendilerini döndürmekte zorlanıyorlar.Özellikle,üçüncü basamak hizmet sunan kuruluşlarda bu durum kendini daha da gösteriyor.her ne kadar geçmiş yıllara oranla daha çok kişiye sağlık hizmeti veriliyor ve hastalar sağlık hizmeti almak için daha az sıra bekliyor olsa da Türkiye?de yetersiz sayıda doktor ve hemşire ile 73 milyon insana hizmet verme durumu halen sürüyor.Öte yandan sağlık hizmeti verdikten sonra bu hizmetin kalite çıktıları, doğruluğu ve etkinliği üzerinde yeterince tartışma ortamı yaratılıyor mu?Acaba teşhis ve tedaviler ne kadar etkili yapılıyor? Ben bu konuda ölçme,kontrol etme,denetleme ve iyileştirme alanlarında çok ciddi bir faaliyet olduğunu görmüyorum.İşte bu yönde de teşhis ve tedavideki çıktı kalitesinin uzun vadeli optimal seviyeye getirilmesi konusu bence sağlığın gündemindeki en önemli konulardan biri. HHN:TÜSİAD Sosyal İşler Komisyonu bünyesinde faaliyet gösteren Sağlık Çalışma Grubu?nun faaliyetlerinden bahsedebilir misiniz? Eren:Öncelikle şunu belirtmek isterim ki TÜSİAD Sağlık Çalışma Grubu olarak çalışmalarımızı yaparken konulara kamu ya da özel sektör olarak bakmıyoruz.Çünkü sağlığı özel ve kamu olarak ayıramazsınız.Bizler.TÜSİAD?da sağlığı makro boyutta inceliyoruz.Bu yönde sağlığa toplam olarak bakıyoruz ki bu konular birbiriyle iç içe geçmiş konulardır.Bu anlayışla TÜSİAD?ın girişimiyle 2004 yılında John Hopkins Üniversitesi tarafından ?Sağlık Bir Gelecek:Sağlık reformu Yolunda Uygulanabilir Çözüm Önerileri? aşlıklı bir program hazırladı.Rapor Türkiye için tutarlı,kalıcı ve uzun erimli bir sağlık modeli geliştirilmesi konusunda somut çözüm önerileri ve uygulama modelleri sundu.23 Şubat 2011 tarihinde ise yine TÜSİAD?ın girişimiyle bu kez CEPS (Avrupa Politika çalışmaları merkezi) tarafından hazırlanan ? sağlıkta inovasyon ?konulu Raporumuzu Ankara?da tanıtmayı planlıyoruz.Bunun dışında görüş dökümanları hazırlıyor, Seminerler Düzenliyor ve ilgili mercileri ziyaretler yapıyoruz söz konusu görüş dökümanlarının sonuncusunu ?sağlık sektörunde öncelıkle sorunlarını ilişkin görüş ve öneriler? başlığı altında 2010 yılında yayınladık. HHN bu görüş dokümanını hazırlama aşamasında nasıl bir organizasyon kurdunuz? Bu dokümanda hangi konuları ele aldınız ? EREN; TÜSİAD sağlık çalışma grubunun başkanlığını şükrü bozluolçay, yürükmektedir. Çalışma grubunun altında ?İcra Kurulu? ve ?sağlık politikaları ve stratejileri alt çalışma grubu? bulunmaktadır. Ben icra kurulu başkanlığını yürütüyorum görüş çalışmasında 4 ana alt başlık var; İlaç, Hizmet Sunumu, Tıbbi Teknoloji ve Sağlığın Finansmanı söz Konusu alt baslıklar kapsamında icra kurulunda ve alt çalışma grubunda ki uzman arkadaşlarımızla bir görev dağılımı yaparak metni hazırladık. Bu raporun hazırlanmasında ki amaç ilgili alanlarda söz konusu sorunların sağlıklı bir zeminde tartışılması ve çözüm süreçlerine katkı sağlaması. Bu konulara ilişkin mevcut sorunları masaya yatırdık bu sorunlar hakkında önerilerimizi kamuoyuyla paylaştık. HHN 2003 yılından bu yana sağlık sektöründe hizmet sunumu altında ciddi anlamda yapısal değişiklikler yapıldığı göz önüne alındığında 2010 yılında yayımlanan görüş dokümanımızda yer alan ? Hizmet sunumu? Konusunda görmüş olduğunuz en önemli sorunlar ve bu sorunların sağlıklı bir zeminde tartışılması ve çözümüne yönelik önerileriniz neler oldu. ? EREN; Sağlık sektöründe bence en büyük sorunlardan biri, planlama ilkelerinin ön görülebilir olmaması ve sık değiştirilmesinin ciddi kaynak israfını ve belirsizlik ortamına neden olması. Bunun yanında sağlıklı planlama yapılmasının mali ve insan kaynağı yetersizliğine neden olması da sağlık hizmet sunumunda gördüğümüz sorunlardan biri. Bu sorunların çözümü için sağlık sektöründe altyapı, teknoloji ve insan gücü yatırımları ile ilgili şeffaf ve sürdürülebilir bir planlama anlayışı geliştirilmeli ve sürece, ilgili tüm paydaşlar dâhil edilmelidir. Öte yandan mevzuatın güncel olmaması ve mevcut mevzuatın karmaşık, birbiri ile ilişkili. Birçok yasa ve yönetmelikten oluşmasının da uygulamayı güçleştirmesi görüş dokümanında değindiğimiz sorunlardan biri. Bu soruna yönelik mevcut tüm yasa, yönetmelik ve tebliğlerin konsolide edilerek günün ihtiyaçlarına uygun tek bir genel sağlık yasasının hazırlanmasını ve değişikliklerin ve yeni düzenlemelerin de yönetmelik ve tebliğlerle mevzuata dahil edilmesini öneriyoruz. HNN; Sağlık Hizmetlerine ulaşabilirliğin, sağlık sektöründe insan gücü ve teknoloji maliyetlerinin artması, nüfusun yaşlanması gibi etkenler sağlık hizmetlerinin finansal kaynakları ve sağlık harcamaları konusunu Türkiye?de ve dünyada önemli bir gündem maddesi olarak karşımıza çıkıyor. 2010 yılında hazırlamış olduğumuz görüş dokümanında bu konular üzerinde ne gibi önerilerde bulundunuz? EREN: Sağlık harcamalarının gelişmiş ülkelerindekine benzer şekilde, kamu, özel, cepten harcama gibi uluslar arası kabul edilmiş alt başlıklar altında , ?ulusal sağlık hesapları? anlayışıyla kıyaslanabilir ve standardize edilmiş yöntemlerle yıllık olarak tek bir kurum tarafından hazırlanması ve paylaşılması dile getirdiğimiz hususlardan biri. Ayrıca, varolan kaynak daralmasının olumsuz etkilerini azaltmak ve GSS?nin sürdürülebilirliğini sağlamak amacıyla GSS sisteminin sağlık sigortacılığı alanında dünyada uygulanan yöntemlerden birisi olarak tamamlayıcı sağlık sigortası ile desteklenmesi gerektiğini öneriyoruz. Böylece hem finansmanın sürdürülebilirliğinine olumlu katkı sağlanması, hem de vatandaşların ?tek bip? yerine farklı seçeneklerle sağlık hizmeti alabilmesi mümkün kılınacaktır. Bu kapsamda 5754 sayılı yasa?nın 58. maddesi gereğince Hazine Müsteşarlığına verilen yönetmelik çıkarma yetkisi kapsamında tamamlayıcı sağlık sigortası uygulamasına geçilmesi gerektiğini belirtiyoruz. HNN: Daha önce de dile getirdiğiniz gibi sağlıkta inovasyon konulu bir rapor hazırlama sürecindesiniz.Bu raporunuzdan da biraz bahsedebilirmisiniz? EREN: Sağlıkta inovasyon,Sağlık Çalışma Grubu?nun uzun zamandır gündeminde olan bir konuydu.Bu konuyla ilgili bir rapor hazırlatılmasına karar verdikten sonra birkaç ülkeye ziyarette bulunduk.Ve sonunda CEPS?ten doktor Güldem Ökem ile temasa geçtik.Türkiye?nin gündemine ciddi anlamda faydası olacak bir çalışma başlattık.Rapor Türkiye?de Sağlık sektörünün inovasyon ortamını değerlendiriyor. Ve bunun geliştirilmense yönelik öneriler getiriyor.Ayrıca ilaç tıbbi cihaz ve e-sağlık açısından söz konusu hususları daha detaylı olarak ele alıyor. Rapor hazırlanması aşamasında İstanbul?da 10 Haziran 2010 tarihinde bir çalıştay düzenledik.Bu çalıştaya özel sektör temsilcilerini ve kamudan yetkilileri davet ettik.İlgili tüm tarafların konuyla ilgili görüşlerini aldık.Raporu 23 Şubat tarihinde sağlık bakanı Recep Akdağ?ın teşrifleriyle Ankara?da kamu oyu ile paylaşmayı planlıyoruz. HHN:TÜSİAD olarak hazırlamış olduğumuz raporlar sağlık bakanlığı ve ilgli bakanlıklar tarafından ne kadar dikkate alınıyor? EREN: TÜSİAD raporlarının kamuya da hükümet tarafından ne derece dikkate alındığı ile ilgili bir genelleme yapmak zor.TÜSİAD raporları ele aldığı konuları bilimsel çalışmalar ile kamu oyu gündemine taşıyor.Tartışma platformunun oluşmasını sağlıyor.Politika yapıcılar ve ilgili paydaşlar için bir referans noktası oluşturuyor.Daha önce 2004 yılın da John Hopkins üniversitesine hazırlanan sağlık reformu konulu raporumuzun gerek kamuda gerekse kamu oyunda çok yankı bulduğunu çeşitli tartışmalar için bir zemin oluşturduğunu biliyorum.Beklentim benzer bir durumun bu rapor içinde geçerli olması.Bu rapor hazırlanırken biraz önce dile getirdiğim çalıştayın ve birçok kamu ve özel sektör temsilcisi ile görüşülmesinin raporun hazırlanması sürecine ciddi katkı sağladığını düşünüyorum.Ayrıca Türkiye?de bu konuda çok fazla rapor hazırlanmıyor.Hazırlanan bu raporun bu açıdan da Türkiye?deki çalışmalara katkıda bulunacağına inanıyorum. HHN:TÜSİAD?taki göreviniz süresince sizin TÜSİAD?da ve TÜSİAD?ın size katkıları hakkında neler söyleyebilrsiniz? EREN: Buradaki göreve atanmam TÜSİAD yönetim kurulu üyesi ve sosyal işler komisyonu başkanı Mehmet Ali Aydınlar?ın tavsiyesi ile oldu.Açıkçası buradaki görevimin zor bir görev olduğunu söyleyebilirim. Fakat Türkiye için TÜSİAD gibi iş dünyasını temsil eden bir sivil toplum örgütünde bir takım çalışmalar yapmak çok gurur verici ve benimde çok hoşuma gidiyor. Öte yandan Siemens?te başka iş kolları ve 26 ülke bana bağlandığı için artık daha yoğunum.Bu nedenle en büyük problemim enerji ve zaman.Ama bu göreve bir süre daha devam edeceğim.TÜSİAD büyük ve güçlü bir dernek ve TÜSİAD?ın çalışma sistematiği nedeniyle TÜSİAD bana çok şeyler kattı.Siemens?te kazanmış olduğum yöneticilik tecrübemi  burada da yaşatmaya çalışıyorum. HHN: Türkiye?deki tıbbi cihaz sektörünün durumuna bakacak olursak tıbbi cihazların Türkiye?deki dağılımı sizce ne kadar heterojen? EREN: Tıbbi cihazların ülke çapındaki dağılımında eskisine oranla ciddi anlamda heterojenleşme bulunuyor Türkiye?de artık her ilde tomografi ve MR cihazı bulunuyor.Tabii ki bir Almanya,Avusturya ve Amerika birleşik devletlerinde olduğu gibi Türkiye?de tıbbi teknolojik donanım kişi başına düşen tıbbi teknoloji ve gayri safi milli hasılada sağlığa düşen pay açısından çok üst sıralarda değiliz.Fakat Fransa ve Hollanda ile kıyasladığımızda rakamlarımızın çokta uzak olmadığını söyleyebilirim.Aslında Polonya ve bir çok doğu Avrupa ülkesinden de bu alanda iyi durumdayız. Bu sonuca 1 milyon kişiye düşen MR ve bilgisayarlı tomografi açısından bakıyorum.Hala Birçok Avrupa ülkesi ve OECD?nin rakamların altındayız.Fakat çok altında değiliz.Çünkü devletin kendi alanları devletin özel sektörle iş birliği içinde yapmış olduğu hizmet alımlarıyla artık ileri teknoloji il ve ilçelere ulaşabiliyor. HHN: Türkiye?nin tıbbi cihaz pazarına bakıldığında teşhis ve tedavinin birlikte yapılabildiği son teknoloji cihazlarının kullanımı açısından Türkiye?yi nasıl bir durumda görüyorsunuz? EREN:Teşhis ve tedavinin birlikte yapılabildiği cihazlar ciddi anlamda  Türkiye?ye girmeye başladı.Bu yönde bazı ülkelere göre iyi. Bazı ülkelere göre de gerideyiz.Örneğin:Türkiye?de teknoloji ve sağlığı birleştiren çok iyi teknisyenlerimiz bulunuyor.Bu çok gurur verici bir durum aslında ve her geçen gün bu yönde daha da iyiye gidiyoruz.Türkiye teknolojiyi seven ve teknolojiye meraklı bir ülke.Bu alanda da iyi bir çaba gösteriyoruz.Ama iyi bir planlama yapmadan tam olarak elde edebileceğini de söyleyemeyiz. HHN:Ufuk Eren olarak orta ve uzun vadede mesleki anlamda hedefleriniz nelerdir? EREN: İki önemli hedefim bulunduğunu söyleyebilirim.Bunlardan birincisi Siemens?in kaynaklarını en iyi şekilde kullanarak Siemens?in alanında en iyi hizmeti verebilmesi yönünde mevcut organizasyonu sürdürmek ve bu organizasyonda iyileştirmeler yapmak.Bir diğer hedefim ise: Siemens kapsamında 26 ülke bana bağlandığı için bir Türk olarak bu sistemi en iyi şekilde yönetip Türkiye?deki iyi beyinlerin bu ülkelerde yönetici olarak göreve getirmek. HHN:Türkiye?de sağlık sektörünün geleceğini sizce neler bekliyor? EREN: Türkiye?de sağlık sektörüne kısa, orta ve uzun vadede bakıldığında sistem,yatırım,süreç,denetimi ve regülasyonun oluşması çok önemli.Daha öncede bahsettiğim gibi vatandaş artık uzun sıralar beklemeden sağlık hizmeti alabiliyor ve kısa sürelerde tetkiklerini yaptırabiliyor.Fakat, bu hizmeti sunarken mutlaka iyileştirmelerin yapılması gerekiyor.Örneğin:yapılan tedavinin sonuçları ne kadar etkili.İşte bunların biraz daha kontrol edilip iyileştirilmesine yönelik çalışmalar yapılmalı.Aslında bu yönde biraz daha inovatif düşünmek gerekiyor.Sağlık hukuku,sağlık finansmanı,sağlık yatırımlarında,sağlığın her alanında inovatif düşüncelerin artırılması gerekiyor. Hastane – 01.02.2011

Devamını Oku Yorum Yok

Endeavor,Girişimcilik,melek yatırımcılar,TTGV

Girişimcilik

Tarihe yön veren bir kavram olduğunu düşündüğüm ?girişimcilik?, bugün ekonominin, teknolojinin ve hatta siyasetin gelişmesinin önemli nedenlerinden birdir bence. Geleceğe yön verenlerin ilgi duyduğu alanlarda bir girişimde bulunmasının sonucu olarak medeniyetler gelişmiş ve modern halini almışlar. Girişimciliği modern bir tanımla açıklamamız gerekirse zaman çizelgemizi matbaanın icadına kadar geri götürebiliriz. Matbaa, tarih boyunca elde edilen birikimin geniş kitlelere ulaştırılmasına olan katkısıyla girişimciliğin yaygınlaşmasına önemli katkıda bulunmuştur. Günümüzde ise girişimcilik, ekonominin gelişimine paralel olarak geçmişe kıyasla gündemde daha fazla yer alıyor. Girişim temelde bir fikir bulmak, bu fikri hayata geçirmek için yatırım bulmak ya da yatırımcı araştırmak, gerekli altyapıyı hazırlamak ve tüm bunların sonucunda sunulabilir bir ürün ya da hizmet oluşturmak girişimciliğin aşamaları olarak nitelendirilebilir. Aslında hepimiz bir anlamda girişimciyiz. Henüz bebekken yürümeye çalışmak, okuldayken tahtadaki soruyu çözmek için öne atılmak, büyüdüğünüzde evlilik teklif etmek, bir işte çalışmaya başlamak ya da girişimci kelimesiyle artık iyice özdeşleşmiş olduğu gibi bir şirket kurmak ya da mevcut şirketi ileriye taşımak için. Bunların tamamı sözlük anlamıyla girişimi ve girişimciyi tanımlamaktadır. Ama biz asıl konumuza, yani ekonomik anlamda katma değer yaratacak girişimlere dönelim. Bir girişimde bulunmanın topluma ve ekonomiye farklı etkileri vardır. Siz belki sadece dört beş kişilik bir şirket kurmuş olabilirsiniz. Ancak, kurduğunuz bu şirket, dahil olduğunuz sektöre göre değişmekle birlikte yüzlerce kişiyi etkileyebilir. Örneğin bir dış ticaret şirketi kurduğunuzda bundan sadece yanınızda çalışanlar değil; ürün aldığınız şirket, ürün aldığınız şirketin sahip olduğu fabrika ya da atölye, buralarda çalışanlar, fabrikadaki üretim için alınan hammadde, o hammaddenin üretimini sağlayanlar, hammaddeyi nakledenler, fabrika üretimi gerçekleştirdikten sonra ürünün naklini gerçekleştirenler, pazarlayanlar, müşteri hizmetlerinde çalışanlar vs. derken orta boy bir koli bile yüzlerce kişinin hayatını, dolayısıyla ekonominin bütününü, toplumun refahını etkiler. Bu etkileme, siz katma değeri ne kadar yüksek bir ürün sunuyorsanız o derece gelişmektedir. Girişimci, bu nedenle ekonominin en önemli yapı taşlarından biridir. Bu, onu hem korunması hem de desteklenmesi gereken kişi haline getirir. Elbette tüm bunlar girişimciyi tek atımlık barutmuş gibi tanımlamayı gerektirmiyor. Her girişimci, sahip olduğu işi büyütmek için ek girişimlerde de bulunabiliyor. Günümüzde girişimcileri destekleyen pek çok farklı girişim ve organizasyon bulunuyor. Örneğin kamu tarafı KOSGEB?le KOBİ?leri desteklerken Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) gibi organizasyonlar teknoloji odaklı desteklerde bulunuyor. İnternet girişimlerinde e-tohum organizasyonu dikkat çekerken bankalar verdikleri kredilerle bu sürece katkıda bulunuyor. Tüm bu sürece farklı bir şekilde yaklaşan ?melek yatırımcılar? ise ayrı bir yazının konusu olabilecek kadar önemli bir paya sahip.
Endeavor Türkiye

Endeavor Türkiye

Girişimciliği destekleyen uluslararası organizasyonlar da ülkemizde yerlerini almış durumda. Benim de üyesi olarak çalışmalarına katıldığım Endeavor, bu grubun en öne çıkan isimlerinden biri. Endeavor, özellikle gelişmekte olan ülkelerde etkin girişimciliği destekleyerek sürdürülebilir kalkınmanın itici bir gücü olma hedefiyle hareket eden bir organizasyon. Ülkemizde Endeavor Derneği ünvanıyla 2006 yılından bu yana çalışmalarını sürdüren kurum, 100?e yakın etkinlik gerçekleştirerek girişimcilere destek oldu. 1997?de kurulan ve 10 ülkede 12 ofisle faaliyetlerini sürdüren Endeavor?un, Türkiye?deki oluşumuyla desteklediği 22 girişimci 700?ün üzerinde istihdam yaratarak ülke ekonomisine ve topluma önemli bir katkıda bulundu. Seçilen girişimcilere ait şirketler ortalama yüzde 33 büyüyerek sürdürülebilirlik kavramının daha etkin olmasını da sağladı. Endeavor ayrıca, girişimcileri sadece bilinen tanımlarla desteklemekle kalmıyor, onlara global bir dünyanın kapılarını da açıyor. 2010 yılı içinde Türkiye?den seçilen üç girişimcinin, ABD Başkanı Barack Obama?nın ev sahipliğindeki ?Girişimcilik Zirvesi?ne götürülmesi sadece çalıştıkları sektörde değil, ulusal basında da önemli bir yer almayı başardı. Özetlemek gerekirse; bir girişimcinin gerçekten girişimci olması için sadece bir fikre sahip olması yeterli değil. Gerçek girişimci, bu fikri tüm yan etkenleriyle birlikte uzun vadeli olarak değerlendirip hayata geçirmek zorunda Hayat boyu tüm girişimlerinizin başarıya ulaşmasını dilerim.

Devamını Oku 1 (Yorum Sayısı)

sosyal medya

Sosyal medya neler getiriyor?

Sadece dünyanın değil, ülkemizin gündeminde olan bir kavram sosyal medya. Sosyal medya, her ne kadar içeriği itibariyle bildiğimiz medya ile birebir örtüşmese de eklenen her yeni servis, her yeni uygulama alıştığımız medya kaynaklarını sorgulamamıza neden oluyor. Sosyal medyanın ülkemizdeki kullanım yoğunluğuna baktığımızda aslında çok da şaşırtıcı olmayan bir tabloyla karşılaşmaktayız. Teknolojinin ?yeni? halini kullanmakta bir an olsun tereddüt etmeyen bizler, örneğin cep telefonlarına gösterdiğimiz ilgi ve sevgiyi sosyal medyaya dair servislere de gösteriyoruz. Peki, nedir bu sosyal medya? Bu sorunun aslında net bir yanıtı bulunmuyor. Ancak verilebilecek yanıtların temelini içeriği sunan tarafta yaşanan değişimle ve tabii içeriğin sunulma şekliyle örtüştürebiliriz. İletişim, haber alma vb. konularda internetin yaygınlaşmasına kadar tek taraflı olan süreç, teknolojinin gelişmesine paralel boyut değiştirdi. Elbette eski göz ağrılarımız gazete, radyo ve televizyon yaşamını sürdürüyor ve zaman içinde değişim yaşayacak olsa da sürdürmeye devam edecek. Ama bugün geldiğimiz noktada kaynağın tanımı değişmiş durumda. Kaynak, artık sadece ajanslar, gazeteler, radyolar, televizyonlar değil. Bugün sokaktaki adamdan küresel bir şirketin CEO?suna varıncaya kadar herkes bir ?kaynak? haline gelmiş durumda. Bu özet girişin ardından şimdi gelin, sosyal medya konusu üzerinde biraz daha detaylı düşünelim. Bugün sosyal medya denince akla ilk olarak Facebook, Twitter, Linkedin, Xing gibi platformlar geliyor. Bu platformlara çeşitli link paylaşım uygulamalarını ve yine sosyal medyaya erişim için kullanılan mobil uygulamaları dahil edebiliriz. Her şey; bilginizi, hayatınızı, anılarınızı, yaşadıklarınızı, birikiminizi paylaşmak ve sizin gibi olan bireylerle buluşmak; gündelik hayatta toplantılar, tesadüfler ve ikili ilişkiler üzerinden geliştirdiğiniz çevrenizi genişletmek için. Bu noktada karşımıza çıkan öncelikli kavram ise ihtiyaç. Daha geniş bir tanımla sosyal medyayı kendi ihtiyaçlarınızı karşılamak için nasıl kullanmanız gerektiği. Örneğin, bugün Facebook?un resmi rakamlarına göre ülkemizdeki kullanıcı sayısı 24 milyonun üzerinde. Ciddi bir rakam, sonuçta Türkiye nüfusunun yaklaşık üçte birlik bir kesiminden bahsediyoruz. Ama Facebook, bu kadar geniş bir kullanıcı sayısına sahip olsa da sizin ihtiyaçlarınızı karşılamayabilir. Küresel bir şirkette çalışıyor veya çalıştığınız şirketi küreselleştirme sorumluluğunu kendi omuzlarınızda hissediyor olabilirsiniz. Burada sizin ihtiyacınız olan Facebook?tan ziyade Linkedin gibi iş odaklı küresel bir platform olacaktır. Burada işinizle ilgili gruplara dahil olabilir, sadece Türkiye değil, dünyanın pek çok ülkesinden profesyonellerle tanışabilir, yeni ve sizi güçlendirecek bağlantılara ulaşabilirsiniz. Elbette, yeni profesyonellerle bağlantı kurmak yeterli olmayacaktır. Amacınız etkileşiminizi arttırmak, tartışmalara katılmak, belki de hayatınızda bir kez bile karşılaşmayacağınız iş dünyası profesyonellerinden kendinize bir ?sanal hayran kitlesi? yaratmak olmalı. Çevrenizde oluşan bu kesim, sosyal medyadaki varlığınızı kesintiye uğratmamanız şartıyla sizi kendi alanınızda bir ?kanaat lideri? olma yolunda sürekli ileriye taşıyacaktır. Sosyal medya, kişisel kullanımın yanı sıra ulaştığı geniş kitleler nedeniyle şirketler için de önemli bir iletişim kanalı olma görevini üstlenmekte. Pek çok şirket, yeni ürün tanıtımından müşteri hizmetlerine, kampanya duyurularından üst düzey yetkililerinin hazırladığı bloglara ve hatta kriz yönetimine kadar bu ivmeden faydalanmakta. Artık şirketlerde resmi sosyal medya müdürleri ve onlara bağlı çalışanlar bulunuyor. Global şirketlerin pek çoğu pazarlama bölümleriyle etkileşimli çalışan özel birimler oluşturmuş durumda. Bu birimler, şirketlerinin resmi Facebook sayfalarının daha çok kişi tarafından beğenilmesi, yine resmi Twitter hesapları üzerinden verilen mesajların daha çok takipçi tarafından paylaşılması için çaba sarf ediyor. Sonuç olarak sosyal medya çağımızın geriye dönülemez kavramlarından biri olarak hayatımızdaki yerini sağlamlaştırdı. Siz ve şirketiniz, eğer hâlâ adım atmadıysanız sosyal medyadaki yerinizi almaya bakmalısınız. Kim bilir, belki de şahsen ya da kurumsal olarak adınız sosyal medyada çoktandır yankılanmaya başlamıştır. Siz de bu yeni dünyada yerinizi alarak, takipçilerinizin, hayranlarınızın kendilerini size daha yakın hissetmesini sağlayabilirsiniz.
Ufuk Eren - Linkedin

Ufuk Eren – Linkedin

Elbette benim de sizlere ulaştığım çeşitli sosyal medya kanalları bulunuyor. Okuduğunuz bu blog ve bu adresten  “http://www.linkedin.com/in/ufukeren”  ulaşabileceğiniz Linkedin hesabım bunlardan sadece ikisi. Sosyal medyayı etkin kullandığınız bir yeni yıl geçirmenizi dilerim.

Devamını Oku Yorum Yok

Sağlıkta Teknoloji Kullanımı Hakkında

Geçtiğimiz yıl boyunca teknolojinin hayatımızda ne denli önemli bir yer tuttuğunu daha iyi anlayabildim. Babamın kanser ile mücadele ettiği süre içinde ilaçlar, medikal cihazlar ve bilişim sistemleri ile her gün farklı bir macera yaşadık. Gırtlak kanseri teşhisinin ilk konduğu 2005 yılından itibaren bilişimin ve ilaç endüstrisinin gelişimini de yakından takip edebildim. 2009 yılında Akciğer kanseri teşhisi ve ardından gelen süreçte de hastane, cihazlar, doktor, hasta ve hasta yakını arasındaki bazen sevgi bazen de nefret dolu ilişkiye çok yakından tanık oldum. Tüm bunları babamı kaybettikten sonra yazmak zor ancak pek çok hasta yakının da benzer duygular içinde olduğunu ve teknolojinin konu sağlık olunca sadece 0 ve 1?lerden ibaret olmadığını hissettiğini biliyorum. Bu yüzden de sağlık teknolojileri alanında elimden geldiğince çok yazı kaleme almaya çalışacağım. Elbette gazeteci olmam, Siemens gibi uluslar arası bir medikal teknoloji devini iyi tanımam ve Ufuk Eren gibi bir uzman ile görüş alışverişlerinde bulunabilmem işimi kolaylaştırıyor. Aksi takdirde Türkiye?deki binlerce hasta yakını gibi pek çok teknoloji bana bir kara kutu olarak kalacaktı. Sağlık söz konusu olduğunda da bir bilinmez ile karşılaşmak, kara kutuların etrafınızı sarması ve sizden beklenen tam teslimiyet hali çok rahatsızlık verici olabiliyor. Bulunduğumuz hastane genel olarak çok iyi hizmet vermesine rağmen, bir doktorun babam hakkındaki bir görsel veri üzerinde soru sormak istediğimde ?anlatsam da anlamazsınız? cevabının içimde yarattığı öfkeyi anlatamam. Daha sonra aynı doktorun benden aldığı cevap üzerine sakin sakin anlatması ve her şeyin aslında kolayca anlaşılabilir olduğunun ortaya çıkması üzerine de aklıma anlayışsız doktorlar ve sağlık görevlileri karşısında ezilen insanlar geldi. Bu zihniyetteki doktorlar hasta yakınlarını kullandıkları milyonlarca dolarlık ekipmanın verdiği üstünlük ile küçük gördüklerini fark ettim. Teknoloji ilerledikçe ve karmaşıklaştıkça sıradan insanların da kendilerini ilgilendiren karar süreçlerine katılması bir açıdan da zorlaşıyor. Daha doğrusu bu cihazların kontrolünü elinde bulunduran kişilerin insafına kalıyor. Halbuki bu teknolojilere milyarlarca Ar-Ge bütçesi yatıran firmalar yapılan işlemlerin kitleler tarafından daha rahat anlaşılması için ellerinden geleni yapıyorlar. Bu noktada da hasta başına düşen doktor sayısı, hastane sayısı ve sağlık sistemi gibi Türkiye?nin pek de parlak notlar alamadığı alanlara giriyoruz. Tüm dünyada kanserin giderek yaygınlaşması ve kanser hastalarının ilaç firmaları için çok karlı birer müşteri olması nedeniyle belki de en hızlı gelişen teknolojiler bu alandan çıkıyor. Son 25 yılda pek çok kanser türünde yaşamda kalma süresinde ve konforunda bariz artışlar gözükmesi boşuna değil. Önümüzdeki on yılda sağlık harcamaları ABD bütçesinin yüzde 20?sine ulaşırken, kanser harcamaları da bu sağlık bütçesinin yüzde 10?una yaklaşacak. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre 2030 yılında 12 Milyon kişi kanser yüzünden aramızdan ayrılacak. Yine Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre düşük ve orta gelirli ülkelerdeki ölüm sayısı toplam ölümlerin yüzde 72?si olacak. Yani teknolojiye ulaşım ve imkanlar çok ama çok önemli. Bu ülkelerde sigara içenlerin oranın yüksek olması ve yaygın obezite de Dünya Sağlık Örgütü?nün istatistiğine katkı yapıyor. Toplam bütçe kadar bilinçli bir teknoloji politikasının sağlıkta çok önemli. Bunu bir giriş yazısı olarak kabul edelim. Zaman zaman bu konuları irdeleyen yazılar yazacağım.

Bilgi Çağı

Devamını Oku Yorum Yok

Siemens, sağlık sektörü liderliğini sürdürdü

Siemens?in Sağlık Sektörü Lideri Ufuk Eren, 2010 yılında sektöre getirdikleri yeni teknolojilerle sağlıkta öncü konumlarını devam ettirdiklerini söyledi.
 Sağlık Dergisi?ne açıklamalarda bulunan Siemens?in Sağlık Sektörü  Lideri Ufuk Eren, Siemens Sağlık olarak 2010 yılı mali hedeflerini tutturmaktan duydukları memnuniyeti dile getirdi. Sağlık Sektöründe son yıllarda yaşanan değişime işaret eden Eren, 3-4 yıl öncesiyle kıyaslandığında sektörün bugün kamu alımlarının yoğun olduğu bir pazara doğru kaydığını ifade etti. Eren,?2008 yılında alınan kararlar sebebiyle kamuda alımlar oransal olarak arttı. Eskiden yüzde 65-70 olan özel sektör alımları bugün artık yüzde 40?lara indi. Bizim sektörde teknoloji yüzde 30-40 arasında küçüldü. Bunun yanında hala daha özel sektörün yenileme alımları devam ediyor? diye konuştu.

Somatom Definition Flash Dünyanın En düşük doz ile çekimi yapan BT Teknolojisine Sahip 2010 yılında sektöre getirdikleri yeni teknolojilerle bu anlamda öncü rollerini devam ettirdiklerine işaret eden Eren, Somatom Definition Flash Teknolojisinin de bunlardan bir tanesi olduğunu dile getirdi. Eren,? Somatom Definition Flash şahsen benim de beklediğim bir teknolojiydi. Çünkü belli bir yaştan sonra kalp check-up?ı yaptırmak gerekiyor. Fakat mevcut tomografilerde x ışını ve doz yüzünden doktorlar bazen tereddüt ediyorlar. Çünkü haklı olarak hastanın boşuna x ışını olmasını istemiyorlar. Bu yeni cihaza artık bir takım teşhisler ve ağırlıklı kalp anjiyosu, artık rutin hale gelmeye başladı. Çünkü, bu yeni teknolojilerin doz etkisi çok düşük ve hatta pediatri hastalarında bile kullanılmakta? dedi Eren, Somatom Definition Flash Teknolojisi?nin pazara katılan önemli inovative gelişmelerden biri olduğuna işaret etti.

Görüntüleme ve Laboratuar Bilgileri ?IT? Ortamında Birleştirilecek
Yeni mali yıldaki en önemli projelerden birinin de laboratuar bölümünün entegrasyon olduğu bilgisini aktaran Eren Siemens?in bu anlamada altyapı çalışmalarına  üç yıl önce Bayer Diagnostics, DPC ve Dade Behring firmalarını satın alarak başladığını bildirdi. Eren,?halihazırda invivo tanı yapıyoruz. Burada amacımız intro tanıda da söz sahibi olmaktı. Tanı yarım kalıyordu. Siemens, sağlıkta IT konusunda da uzman bir firma. Dolayısıyla da amacı görüntüleme ve laboratuar bilgilerini alıp IT ortamında birleşerek buradan da kişiye özgü tıbba gidebilmekti. Böylece de teşhis ve tanı süreçlerini değiştirebilmek. Bu bağlamda 3 tane firma satın aldık. Bu firmaları Siemens Diagnostik adı altında birleştirerek sağlıkta entegrasyon sürecini başlattık. Önümüzdeki yıl bu süreç tamamlanacak. Pazar nasıl daha iyi sunabilirim noktasında çalışmalarımız devam ediyor? şeklinde devam etti. Eren, amaçlarının laboratuar ve tanı konusunda sinerji yaratarak pazara sürmek olduğunu kaydetti.

26 Ülke Türkiye?den Yönetiliyor
Ürün yönetiminden süreç yönetimine kadar birçok konuda Türkiye?yi bir merkez haline getirmeye çalıştıklarını ifade eden Eren,?Geçtiğimiz yıllarda Türkiye?den pek çok arkadaşımızın yurtdışına yönetici pozisyonlarında transferler gerçekleştirdi. Son yapılanma ile beraber belirli ürün gruplarında büyük bir coğrafyayı yönetme görevi Türkiye?ye verildi. Türkiye?deki görevlerime ek olarak aralarında Doğu Avrupa,Rusya ve Doğu Asya ülkelerinin bulunduğu bu 26 ülkenin de klinik ürünler sorumluluğu bana bağlanmış oldu? dedi. Eren, vizyonları arasında Türkiye?nin bölge ülkeler arasında önemi daha da üst seviyelere çıkarmak olduğunu vurguladı.

Green Hospital (Yeşil Hastane) Konsepti
Hastanelerde verimlilik arttırılması ve sürdürülebilirlik noktasında çalışmalarının devam ettiğini bildiren Eren, Green hospital (Yeşil Hastane) konsepti ise tüm global firmaların alanlarındaki yeşil teknoloji çalışmalarının bir yansıması. Bu kavramdaki ?yeşil? Çevreci teknolojilerle Kurulan ve işletilen tasarruflu binaları temsil ederken; Plus ( ) kavramı ise sağlıkta kalite ve verimi yenilikçi yöntemlerle artırmayı ifade ediyor. Şu sıralar pek çok ülkenin kamu yönetimi tarafından sağlık sektöründeki çevreci yaklaşımlara yönelik kararlar alınıyor ya da hazırlık yapılıyor? bilgilerini aktardı.

Sağlıkta İnovasyon ve Avrupa Birliği Raporu Hazırladılar
TÜSİAD ve Tıp-Gör-Der ile birlikte sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerine yönetimsel anlamda da katıldıklarını ifade eden Eren, ?TÜSİAD olarak, Belçikalı Centre Of  European  Policy Studies Grubuyla Sağlıkta İnovasyon ve Avrupa Birliği adlı bir rapor hazırlıyoruz. Ocak ayında sunacağız? dedi.

Sağlık Sektöründe Küçülme Beklentisi Yok
Sağlık sektörünün geleceği hakkında da değerlendirmelerde bulunan Siemens Sağlık Sektörü Lideri Ufuk Eren, yapılan araştırmaların sağlık sektöründeki gelişmelerin gayri safi milli hasıla ile paralellik göstereceği verisinin elde edildiğini kaydetti. Gelecek sağlık yatırımlarında aşırı büyüme beklentisi olmadığını bildiren Eren,?Sağlık yatırımlarında küçülme beklentisi de yok. Çünkü Türkiye?de sağlık hala talep edilen bir sektör, Demografik olarak baktığımız zaman nüfus artıyor, genç nüfus yavaş yavaş yaşlanmaya başlıyor? dedi.

Türkiye ?Know-How? Tecrübesini Yurt Dışına Aktaracak
Gelecek dönemde kamu yatırımlarında artış yaşanacağı yönündeki beklentisini dile getiren Eren, yabancı zincir kuruluşlarında Türkiye?de yatırım yapma konusunda son derece istekli olduğunu dile getirdi. Eren,?Bir yandan da Türkiye?deki sağlık zinciri kuruluşlarının yurt dışında da yatırım yapmaya istekli olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla bu bağlamda onlarla da görüşüyoruz. Özellikle yakın coğrafya da yatırım yapmak istiyorlar. Çünkü artık Türkiye?de belli bir new-how tecrübeden sonra başarılarını yurt dışına da taşımak istiyorlar. Türkiye?de sağlık sektörünün durumuna baktığımızda çevremizdeki pek çok ülkeden daha gelişmiş durumda olduğumuzu görüyoruz. Bazen kendimizi eleştirsek de Türkiye?de iyi bir sistem var? şeklinde konuştu. Her zaman iyileşmeye açık noktalar bulunacağını işaret eden Eren, ?Birçok ülkeden de iyi durumdayız. Ama yapacağımız daha çok şey var? ifadesini kullandı.

Ar-Ge Desteği Artacak
Bilkent Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi ile yaptıkları çalışmalarla Ar-Ge ve eğitime verdikleri desteği devam ettirdiklerini belirten Eren, ?Türkiye?nin bizim sektörle ilgili bir araştırma geliştirme yetkinlik envanterini çıkardık. Başka hangi alanlarda ki yatırımlarda Türkiye?de işbirliği yapabiliriz noktasında yurtdışıyla görüşmelere yapıyoruz? bilgilerini aktardı Eren 2011 yılında Ar-Ge?ye verdikleri desteği arttıracaklarını sözlerine ekledi.

?Geçen Yılda Sektör Liderliğini Devam Ettirdik?
Kamu alımlarında iptal ve öteleme gibi sorunlarla karşılaştıklarını dile getiren Eren, özel sektörde ise yatırım izinlerinin yarattığını kısırlığa dikkat çekti. Eren geçen mali yıla baktıklarının da bütün önemli projeleri alarak sektördeki liderliklerini devam ettirdiklerine vurgu yaptı.

Teknik Şartnamelerdeki Maddeler Daha Net Olmalı
İhale süreçlerinde yaşanan sorunlara da değinen Eren, teknik şartnamelerdeki maddelerin daha net olması gerektiğine işaret etti.?Teknik olarak teknik maddelerin daha net olması lazım ilerde bu şartnamenin itiraz edilebilecek noktalarının olmaması gerekiyor.Teknik raporların daha doyurucu olası lazım Üçüncüsü de kamu ihale kurumunun teknik şartname ve itirazları değerlendirebilmek için teknik yetkinliğinin daha yukarılara çıkması lazım.Bu üçü olduğu zaman bu öteleme ve iptal gibi sorunlar olmayacak diye düşünüyorum? değerlendirilmesinde bulundu.

İhale Süreci Dışarıdan Bağımsız Monitörlerle İzlenerek Yapılmalı!
Kamu Hastane Birliklerinin Profesyonelce ve modern alım teknikleriyle yönetilirse her iki taraf içinde faydalı olacağını söyleyen Eren, ?Daha büyük alımlar olacağı için karşı taraf fiyat avantajı elde edece. Rekabet daha da çetin olacak Bu bağlamda kurum için faydalı bir şekilde yürütülürse faydalı ve başarılı olur. Ama bu satıcı tarafından bakarsanız çok hassas bir konu. Çünkü büyük alımlar olacağı için ihaleyi kaybetmesi durumunda ciddi Pazar payı kaybetmiş olacak. Bu durumda sürecin çok şeffaf, şartnamelerin teknik olarak çok iyi hazırlanmış ve sürecinde çok iyi yönetilmiş olması faydalı olur. Bu monitörler tüm süreci baştan sona kadar izleyerek rapor haline getirirler? dedi.

Sağlık Dergisi – 01 Aralık 2o1o

Devamını Oku Yorum Yok

entegre teşhis,tedavi

Teşhis ve tedavi birleşiyor

Dünya ekonomik ve sosyal alanda yaşanan gelişmeler pek çok alanda farklı akımların, yeniliklerin hayat bulmasıyla noktalanıyor. Elbette yaşamımızdaki bu hızlı değişiklikler, sağlık alanında da yerini buluyor. Bu akımların en son örneği ise teşhis ve tedavinin birleşmesiyle karşımıza çıkıyor. Gelişen sağlık teknolojileri, artık teşhis ve tedavinin aynı ortamlarda yapılmasına olanak sağlamaya başladı. Bu, bir sağlık kurumu için maliyet ve tedavi sürecinde avantajlar sağlarken, hastalar da birden fazla mekanda teşhis ve tedavilerini gerçekleştirmek zorunda kalmadan, tek bir ortamda çözüm bulabiliyorlar. Teşhis ve tedavinin birleşmesiyle hem hasta hem de sağlık kuruluşu tarafında üç önemli avantaj elde ediliyor. Bu avantajları sürecin kısalması, maliyet ve kalite avantajı sağlanması ile hasta konforunun artması şeklinde sıralamak mümkün. Tedavi sürecinin kısalması Günümüzde Avrupa?da yaklaşık 14 milyon kişi kalp yetmezliğinden şikayetçi. Bu sayının 2020 yılında 30 milyon kişiye kadar çıkacağı tahmin ediliyor. Ciddi kalp yetersizliğinden dolayı hastanede tedavi gören hastaların yüzde 40?ı ilk yıl içinde hayatını kaybediyor. Yalnızca üçte biri ilk teşhisin koyulmasının ardından beş yıldan fazla bir süre yaşayabiliyor. Bu olumsuz rakamları önlemenin tek yolu ise erken teşhis ve tedavi. Sağlıkta teşhis ve tedavinin birleşmesinin en önemli etkisi kuşkusuz bu alanda etkisini gösterecek. Toplam süreç oldukça kısalabilecek. Maliyet ve kalite avantajı Yine kalp yetersizliği örneğinden gittiğimizde bu alandaki tedavilere ait masrafların sağlık sistemleri tarafından karşılandığını görebiliyoruz. Ancak hasta sayısının sürekli artış göstermesi mevcut sağlık sistemlerinin daha fazla baskı altında kalacağını da gösteriyor. Teşhis ve tedavinin birleşmesi tedavinin kalitesini arttırırken, hem hastaneler hem de sağlık sistemlerinin maliyetlerini aşağıya çekebilme fırsatını da sunuyor. Hasta konforunun artması Konuya hasta tarafından baktığımızda hastalıklarının teşhisi için ayrı, tedavisi için ayrı çözümlere gitmesi gerektiği görülüyor. Yeni geliştirilen teknoloji ve cihazlarla bu süreci kısaltmak mümkün hale gelirken, hasta farklı mekanlar arasında dolaşmak zorunda kalmıyor. Daha da önemlisi, teşhis daha erken gerçekleştirilebildiği için özellikle kalp hastalıklarında hayatta kalma şansı artıyor. Tedaviler daha minimal invasive doğru gidiyor. Yeni geliştirilen teknolojiler Teşhis ve tedavinin birleşmesi akımı çeşitli örneklerle karşımıza çıkmaya başladı. Özellikle görüntüleme alanındaki gelişmeler sıkça gündemde yer alır hale geldi. Ameliyat ortamında MR bu alanda ilk akla gelen örneklerden biri. Siemens tarafından geliştirilen Acuson SC2000 gibi yeni cihazlar ise üç boyutlu görüntüleme özelliği sayesinde kalbi dilim dilim taramaya gerek kalmadan, bütünü hızlı bir şekilde ortaya koyabilme olanağı sağlıyor. Bu, kalp yetmezliği teşhisini hızlandırmanın yanında çağımızda kadınların en önemli sorunlarından biri olan meme kanseri teşhisini de doğru bir şekilde gerçekleştirip tedaviye geçilmesini sağlıyor. İleri görüntüleme olarak tanımlanabilecek bu tür çözümlerden bir diğer dikkat çekeni ise yine kalp için manyetik rezonans görüntülemesi, yani kardiyak MR. Bu yöntem, iyonizan radyasyon gerektirmeden, yalnızca güölü bir manyetik alan içerisinde radyo dalgaları kullanarak çalışıyor. Kronik kalp yetersizliği olan hastalarda kardiyak ölümlerin tipik özelliğinin ani ölüm olduğunu eklediğimizde nükleer tıp tekniklerine oranla 40 kat daha yüksek uzaysal çözünürlüğe sahip bu teknolojinin, pek çok hastanın yaşamını sürdürmesinde hayati bir önem taşıdığını rahatça söyleyebiliriz. Ekim ayı ortasında Berlin?de düzenlenen bir etkinlikte Siemens ameliyat anjiyosu çözümüyle inovasyon ödülünü aldı. Teşhis ve tedavinin birleşmesi trendi yakın gelecekte adından daha fazla söz ettirmeye başlayacak. Doktorlar, teşhis ve tedaviyi birlikte yapabilme yeteneğine kavuşacak. Tüm bunlar, yukarıda özetlediğim gibi hem hasta hem hastaneler hem de sağlık kuruluşlarına pek çok avantaj olarak geri dönecek. Teşhis ve tedavinin birleşmesiyle ilgili yenilikleri sonraki yazılarımda sizlerle paylaşmaya devam edeceğim.

Devamını Oku Yorum Yok

Kalite

Kalite, Siemens'e başarı getirdi

Siemens Türkiye, kalite yönetimindeki başarılarının ödülünü aldı. Sağlık sektöründe 25 ülkenin belirli ürün gruplarının yönetimi Siemens Türkiye”ye verildi. Siemens Türkiye, Biomedikal Yüksek Mühendisi, Sağlık Sektörü Bölümü Lideri T. Ufuk Eren, “Belirli ürün gruplarının türkiye”ye verilmesinin nedeni ürün, servis süreç ve çalışan kalitesi” diyor.

Kalite Siemense Başarı Getirdi - Capital Kasım 2010 - Sayfa 1

Kalite Siemense Başarı Getirdi - Capital Kasım 2010 - Sayfa 1

roulette spielen ohne australia online casinos anmeldung src=”https://www.ufukeren.com/wp-content/uploads/2010/11/CapitalKaliteEki-Kasım2010_Page_2-213×300.jpg” alt=”Kalite Siemense Başarı Getirdi – Capital Kasım 2010 – Sayfa 2″ width=”213″ height=”300″ />

Kalite Siemense Başarı Getirdi - Capital Kasım 2010 - Sayfa 2

Kalite Siemense Başarı Getirdi - Capital Kasım 2010 - Sayfa 3

Kalite Siemense Başarı Getirdi - Capital Kasım 2010 - Sayfa 3

Capital Kasım 2010

Devamını Oku 1 (Yorum Sayısı)