Koronavirüs yeni normalde ‘sağlık paktları’ oluşturabilir
Bu röportaj 21 Nisan 2020 tarihinde Dünya gazetesinde yayınlanmıştır.
Koronavirüs sonrası nasıl bir dünya sorusuna, sağlık sektörü açısından baktık. EY Türkiye Sağlık ve Yaşam Bilimleri Sektör Lideri Ufuk Eren, son dönemde tüm şirketlerin kendilerine “sağlığa yatırım yapmak istiyoruz” diye geldiğini belirterek, yatırımların artacağı sinyalini verdi. Eren, yeni normalde dijital evlatlık, antikor damgalı pasaportlar gibi senaryoların konuşuldunu ifade etti.
Koronavirüsün seyrinde her ülkenin takvimi farklı. Kimi bitti derken, kimi ülkelerde daha zirve yaşanmadı bile… Ancak bir yandan en az hasarla bu salgından çıkmanın hesapları yapılırken bir yandan da “koronavirüs sonrası dünya” hakkında senaryolar yazılıyor. Son dönemde sıkça duyduğumuz “yeni normal” de dünyanın sağlık ve yaşam bilimleri alanında nasıl şekilleneceğini EY Türkiye Sağlık ve Yaşam Bilimleri Sektör Lideri T. Ufuk Eren ile konuştuk. Aynı zamanda EY CESA Bölgesi Sağlık ve Yaşam Bilimleri Kıdemli Danışmanı da olan Eren de insanlığın bu yeni dünyada “antikor” damgalı pasaportlar gibi birçok yeni uygulamayı görebileceğini belirtiyor. İşte Eren’in gözünden yeni normalde yaşayacaklarımız…
– Dünya ne kadar hazırdı pandemi krizine?
Bu konuda değişik bilgiler geliyor ama sağlık sektöründe böyle bir durumun konuşulduğunu söyleyemeyeceğim. Bill Gates gibi birkaç kişi bundan önce böyle bir konuda ciddi riskler olduğunu söyledi. Yine de dünyanın sağlık anlamında üzerinde yoğunlaştığı konu kim ne derse desin kronik hastalıklardı. Sağlık otoriteleri, “Bulaşıcı hastalıklar konusunu çözdük, kronik olanlara bakalım” tavrındaydı. SARS ve MERS’ten ders çıkarılmamıştı çünkü hem yayılmadı hem de virüsler kendiliğinden yok oldu. COVID’de ise kuluçka dönemi var ve etkisi çok hızlı, etkili. Bulaşma riski çok yüksek.
– Yani dünya çalışmadığı yerden bir sınava girdi?
Kesinlikle ve başarısız oldu. Özellikle koronavirüs Batı’ya ağır bir ders verdi. Batı toplumu, sağlıkta ne kadar yetersiz olduğunu gördü. Bunun dışında Dünya Sağlık Örgütü, BirleşmişMilletler gibi büyük organizasyonlar başarısız bulundu. Çok geç harekete geçtiler ve toplumu yanlış yönlendirdiler. Örneğin “maske herkese gerekmiyor” dediler. Bu kuruluşlar yapılarını yeniden gözden geçirmek zorunda kalacaklar. Tüm dünyada halk sağlığı, toplum sağlığı sınıfta kaldı. Güney Kore, Japonya ve Almanya bir tık öne çıkan ülkeler oldular. İtalya, İspanya, Fransa bu krizi daha iyi atlatması beklenen ülkelerdi ama öyle olmadı. Hem altyapıları yeterli değildi hem de geç kaldılar.
– Türkiye’nin performansı nasıl?
Türkiye’de halk sağlığı daha iyi durumda çünkü son 15 yılda sağlık yatırımları özellikle cihaz tarafında çok arttı. Yoğun bakım yatak sayısı 17-18 binlere ulaştı, cihaz da var. Bunlar iyi ama… Kadro konusunda yetersiz kalıyoruz. 18 bine varan yoğun bakım yatağı var ama yoğun bakım hemşiresi 700’lerde. En az 8 bin 500 olmalı. Çünkü bu hastalık yoğun bakımda geçiyor.
– Salgının Türkiye’deki seyriyle ilgili nasıl bir tablo öngörüyorsunuz?
Daha sıkı önlemler alınması gerekiyor. Eğer ilk sokağa çıkma yasağının duyurulduğu cuma gecesi kargaşası olmasaydı, Nisan 20-25 gibi zirveyi takip eden platoyu yaşarız derdim. Bu biraz ötelenmiş olabilir. Sıkı önlemler alınırsa, disiplin artarsa mayıs ayında düşüş eğilimi başlar, haziran sonuna doğru işi kontrol edilebilir hale getiririz diye düşünüyorum. Bunun yanında Ekim 2020 ya da Şubat 2021’de ikinci dalganın geleceğinden söz ediliyor. Bence aşı bulunana ya da virüs mutasyon geçirip etkisini azaltana kadar rahat yok. Bu aradaki 1-2 yıllık dönemde dünya yeni normali yaşamaya başlayacak.
– Ülkeler halk sağlığını korumak için içlerine kapanacaklar mı sizce?
Evet bir lokalleşme olacak ama dünyanın geldiği bu noktada çok fazla da içinize kapanamazsınız. Küreselleşme gerçeği var. Burada NATO benzeri, sağlık paktlarının oluşacağı düşünülüyor. Güçlü, yaptırımı olan, Birleşmiş Milletler’e alternatif daha fazla ciddiye alınan kurumlara ihtiyaç artacak. Bunun için devletlere “pamuk eller cebe” denilecek. Dünya Belirsizlik Endeksi, 400’lere yaklaştı. Bu, bugüne kadar ki krizlerin hepsinden çok daha yüksek.
– Sağlık ile ticari hayatın sürekliliği nasıl etkileşecek?
Korona özelinde aşı bulunana kadar dünya ticaretinde normal bir dolaşım olmayacağını düşünüyorum. Öte yandan üretim ve ticaret de devam etmek zorunda. Belki virüsü atlatan, antikor üreten kişilerin pasaportlarına özel damgalar vurulacak. Sağlık vizesi gibi. Seyahat etmesi gereken kişilerden bu gibi testler istenilecek. Onaylı pasaportu olanlar ve olmayanlar ticari hayatın içinde belirginleşecek. Bence bir an önce antikor geliştirmiş olanların belirlenmesi ve seyahat edebilmeleri gerekiyor. Reel ekonomiye dönüş bir an önce başlamalı.
– Damgalı pasaport, ayrıştırıcılık bakımından riskli değil mi?
Beklenti bunun daha da ötesinde. Sürdürülebilir kişisel sağlık zaten bir süredir konuşuluyordu. Benim bağışıklık sistemim, beslenme düzenim, yağ oranım, vücut ısım kavramları öne çıkacak. Dijital sistemler de bunu destekliyor, giyilebilir cihazlar bunu sağlıyor. İnsanlara çip takma söz konusu. Bunu kimi kendisi isteyecek, kimi de istemeyecek. Gelecekte asıl sorun yalı bakımında olacak.
– Neden?
Gelecek yaşlıları daha izole bir hayata doğru itiyor. Dijital evlatlık kavramı konuşuluyor. Avrupa’da çocuk sahibi olmayan yaşlılar için zaten çözümler düşünülüyordu. Örneğin üniversite öğrencileri birer yaşlı sahipleniyordu. Ama artık virüs tehlikesi var. Bu yüzden dijital evlatlık kavramı üzerinde düşünülüyor.
HER GÜN ‘SAĞLIĞA NASIL YATIRIM YAPARIM’ DİYE TELEFON ALIYORUM
Son günlerde hangi sektörde olursa olsun, ne üretirse üretsin bütün müşterilerimiz bize “Sağlık sektörüne nasıl yatırım yapabiliriz, neresinden girebiliriz” diye danışıyor. Her gün böyle telefonlar alıyorum. Öncelikle sağlık, hem ülkelerin hem de özel sektörün yeni gözdesi olacak gibi görünüyor. Sağlıkta inovatif yatırımlar, erken uyarı sistemleri, yeni buluşlar, toplum sağlığıyla ilgili dijital sistemler, tele sağlık, yapay zeka teknikleri gibi alanlarda faaliyetler artacak. Devletlerin savunma sanayiine harcadığı para sağlıktan çok daha fazla. Bunun arkasında duramaz artık ülkeler. Öte yandan özel sağlık sektörü bu işten çok zarar gördü. Cirolar yüzde 80-90 düştü. Pandemi etkisi devam ettiği sürece bu alan darbe alacak. Sağlık turizmi de kötü etkilenecek, çünkü seyahatler uzun süre normale dönecek gibi durmuyor. Kamu ise salgın hastalıkları yönetmeye daha fazla yatırım yapacak. Devlet, özel sektör ile bir araya gelip kriz senaryoları üzerine çalışmak zorunda.
Etiketler:sağlık yatırımları, virüs sonrası sağlık sektörü
Geri Bildirim gönder...