Yazar Arşivi

moleküler tıp,sağlık hizmetleri,veri madenciliği

Sağlık hizmetleri geleceğe teknoloji ile hazırlanıyor

İnsan hayatı, tarihin tüm dönemlerinde önemini kaybetmeyen bir tanım olarak karşımıza çıkmakta. Hastaların tedavi yöntemleri ise zaman içinde sürekli değişti ve gelişti. Yakın geçmişi baz aldığımızda sağlık sektörünün, hasta tedavi olmak için doktora gittiğinde devreye giren bir yapıya sahip olduğunu görüyoruz. Bu yapının günümüzde büyük ölçüde kendini muhafaza ettiğini de söyleyebiliriz. Ama artık bu yapı, teknolojinin de etkisiyle değişiyor. Bugün reaktif olarak tanımlayabileceğimiz kişisel sağlık hizmeti yavaş yavaş geleceği tahmin eden, proaktif bir yapıya bürünmeye başlıyor.

Önce geçmiş ve bugündeki yapıya bakalım. Bir kişinin doktorla, hastaneyle olan ilişkisi kendisinde bir rahatsızlık hissettiğinde ya da yakınları tarafından yönlendirildiğinde başlıyor. Hastaya, muayene ve kontrollerin ardından teşhis konuluyor ve bu teşhis sonrasında tedavi sürecine başlanılıyor. Hastalığın tipine ve ne kadar ilerlediğine bağlı olarak da tedaviler uygulanmaya başlanıyor. Ancak bu, hastalığın tedavisinin her zaman başarıyla sonuçlanmasının önünde bir engel olarak karşımıza çıkıyor. Hastalığın geç teşhis edilmesi, kişinin geçmişindeki rahatsızlıklarının bilinmemesi nedeniyle sonuç her zaman olumlu olmayabiliyor.

Günümüzde bu durum, gelişen teknolojinin de yardımıyla bir nebze olsun azaltılmış olsa da dünyanın her bölgesi için geçerlidir yorumunu yapmak pek mümkün değil. Evet, maliyetler düşürülüyor, kalite kontrol edilebiliyor, ürünlerin entegrasyonu ve hastanın bakımı daha doğru bir şekilde yapılabiliyor, ancak kişiye özgü tedavinin tam anlamıyla kullanılabilir olmaması nedeniyle sağlık sektöründe alınması gereken uzun bir yol da bulunuyor.

Bu iki dönemin ardından geleceğe daha umutlu bakmamızı sağlayan etkenler de yok değil. Sağlık hizmetlerinde üçüncü dönem diyebileceğimiz bu yapı, eksikliği hissedilen kişiye özgü tedavinin kapılarını ardına kadar açıyor. Yeni dönemde hastalarla ilgili tüm bilgiler, teknolojinin de yardımıyla bir veri ambarında tutulabiliyor. Özel yazılımlar, bu veri ambarlarındaki bilgileri değerlendirerek hastaya özel ilaç ve tıbbi çözüm kullanımını sağlamaya hazırlanıyor. Hasta, tedavisine teşhisin konulduğu yerden binlerce kilometre uzakta başlasa bile hakkındaki verilere her istenildiği an ulaşılabiliyor. Erken teşhis ile teşhis ve tedavinin birleşmesi süreci kısaltırken doğru yöntemlerin uygulanması başarı oranını ve verimliliği yükseltiyor.

Geleceğin fotoğrafına baktığımızda, bugüne kadar uygulanan reaktif yapının yerini proaktif yapıya bırakacağını, hatta bırakmaya başladığını görebiliyoruz. Veri ambarlarında tutulan veriler doğru bir analizle kişide henüz hastalık ortaya çıkmadan yaşanabilecekleri öngörüyor. Teknolojinin sağlık sektörüne hediyelerinden biri olan veri madenciliği, sadece kişiye özgü tedavide değil, bir bölgede ya da ülkede yaşanabilecek kronik rahatsızlıklar ile sık karşılaşılan hastalıkların analizinde de büyük önem taşıyor.

Geleceğin fotoğraf karelerinde önemli bir pay da moleküler tıp alanında yaşanıyor. Her geçen gün geliştirilen tekniklerle moleküler tıp daha yoğun kullanılıyor, kullanılmakla kalmayıp daha etkin bir tedavi yolu olarak dikkat çekiyor. Hem veri madenciliği üzerinden kişiye özgü tedavilerin kullanımı hem de moleküler tıp günümüzde faal olan yöntemler. Geleceğin fotoğraf karesinde göründükleri alan ise her geçen gün daha da büyüyor…

Devamını Oku Yorum Yok

sürdürülebilir sağlık

Sürdürülebilir bir geleceğe doğru

Daha başlarında bulunduğumuz 2000?li yılların en popüler kavramlarını sıralamaya kalkışsak, ?sürdürülebilirlik? rahatlıkla ilk sıralarda kendine yer bulur. Peki nedir sürdürülebilirlik, daha doğrusu sürdürülebilirliği bu kadar önemli kılan ne? Günümüzde, artan iletişim ve etkileşim nedeniyle geleceğe daha fazla bakar, geleceği daha fazla önemser hale geldik. Sürdürülebilirlik, işte bu ileriye doğru bakmanın gereksinimlerinden biri olarak tüm insanlığın hayatına yerleşmiş durumda. Benim uzmanlık alanım olan sağlık sektöründe sürdürülebilirliğin önemini daha önceki yazılarımda sizinle paylaşmıştım hatırlarsanız. (bkz->) Ama sürdürülebilirlik öyle bir kavram ki onu tek bir sektörle sınırlamak, çizilmiş bir çerçevenin içinde anlatmak pek mümkün değil. Bugün, insanoğlunu ve dünyayı ilgilendiren her konuda sürdürülebilirlik karşımıza çıkmakta. Bunun önemli sebeplerinden biri de 2008 yılında yaşadığımız global kriz. Kriz sırasında ve sonrasında yaşananlar, insanlara ellerindekilerin ne kadar önemli olduğunu hissettirdi. Elbette sadece para, ev, otomobil gibi somut kavramlardan bahsetmiyorum. Yaşadığımız dünya ve çevrenin korunması alanında dikkate değer çalışmalar gerçekleştirildi ve gerçekleştirilmeye de devam ediyor. Örneğin artık pek çok otomotiv üreticisi sıfır emisyon hedefiyle ürün gamlarını yeniliyor, beyaz eşya üreticileri her geçen gün daha az enerji tüketen ürünlerle tüketicilerin karşısına çıkıyor, fosil yakıtlar yerine çevre dostu enerji üretim yöntemlerine yönelik yatırımlar yapılıyor ve kamu yönetimleri buna uygun düzenlemeler gerçekleştiriyor. 2008 krizinin tetiklediği bu değişimi daha uzun yıllar boyunca hissedeceğiz. Ortaya çıkan her yeni buluş, geliştirilen her yeni ürün geleceğe daha umutla bakmamızı sağlıyor. Sürdürülebilirlik, dünyanın dört bir yanında kendine yeni taraftarlar bulurken sadece kendi yaşamımızın kalan kısmında değil, çocuklarımızın, torunlarımızın yaşamında da etkisini hissettireceğe benziyor.

Devamını Oku Yorum Yok

Endeavor,Girişimcilik,melek yatırımcılar,TTGV

Girişimcilik

Tarihe yön veren bir kavram olduğunu düşündüğüm ?girişimcilik?, bugün ekonominin, teknolojinin ve hatta siyasetin gelişmesinin önemli nedenlerinden birdir bence. Geleceğe yön verenlerin ilgi duyduğu alanlarda bir girişimde bulunmasının sonucu olarak medeniyetler gelişmiş ve modern halini almışlar. Girişimciliği modern bir tanımla açıklamamız gerekirse zaman çizelgemizi matbaanın icadına kadar geri götürebiliriz. Matbaa, tarih boyunca elde edilen birikimin geniş kitlelere ulaştırılmasına olan katkısıyla girişimciliğin yaygınlaşmasına önemli katkıda bulunmuştur. Günümüzde ise girişimcilik, ekonominin gelişimine paralel olarak geçmişe kıyasla gündemde daha fazla yer alıyor. Girişim temelde bir fikir bulmak, bu fikri hayata geçirmek için yatırım bulmak ya da yatırımcı araştırmak, gerekli altyapıyı hazırlamak ve tüm bunların sonucunda sunulabilir bir ürün ya da hizmet oluşturmak girişimciliğin aşamaları olarak nitelendirilebilir. Aslında hepimiz bir anlamda girişimciyiz. Henüz bebekken yürümeye çalışmak, okuldayken tahtadaki soruyu çözmek için öne atılmak, büyüdüğünüzde evlilik teklif etmek, bir işte çalışmaya başlamak ya da girişimci kelimesiyle artık iyice özdeşleşmiş olduğu gibi bir şirket kurmak ya da mevcut şirketi ileriye taşımak için. Bunların tamamı sözlük anlamıyla girişimi ve girişimciyi tanımlamaktadır. Ama biz asıl konumuza, yani ekonomik anlamda katma değer yaratacak girişimlere dönelim. Bir girişimde bulunmanın topluma ve ekonomiye farklı etkileri vardır. Siz belki sadece dört beş kişilik bir şirket kurmuş olabilirsiniz. Ancak, kurduğunuz bu şirket, dahil olduğunuz sektöre göre değişmekle birlikte yüzlerce kişiyi etkileyebilir. Örneğin bir dış ticaret şirketi kurduğunuzda bundan sadece yanınızda çalışanlar değil; ürün aldığınız şirket, ürün aldığınız şirketin sahip olduğu fabrika ya da atölye, buralarda çalışanlar, fabrikadaki üretim için alınan hammadde, o hammaddenin üretimini sağlayanlar, hammaddeyi nakledenler, fabrika üretimi gerçekleştirdikten sonra ürünün naklini gerçekleştirenler, pazarlayanlar, müşteri hizmetlerinde çalışanlar vs. derken orta boy bir koli bile yüzlerce kişinin hayatını, dolayısıyla ekonominin bütününü, toplumun refahını etkiler. Bu etkileme, siz katma değeri ne kadar yüksek bir ürün sunuyorsanız o derece gelişmektedir. Girişimci, bu nedenle ekonominin en önemli yapı taşlarından biridir. Bu, onu hem korunması hem de desteklenmesi gereken kişi haline getirir. Elbette tüm bunlar girişimciyi tek atımlık barutmuş gibi tanımlamayı gerektirmiyor. Her girişimci, sahip olduğu işi büyütmek için ek girişimlerde de bulunabiliyor. Günümüzde girişimcileri destekleyen pek çok farklı girişim ve organizasyon bulunuyor. Örneğin kamu tarafı KOSGEB?le KOBİ?leri desteklerken Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) gibi organizasyonlar teknoloji odaklı desteklerde bulunuyor. İnternet girişimlerinde e-tohum organizasyonu dikkat çekerken bankalar verdikleri kredilerle bu sürece katkıda bulunuyor. Tüm bu sürece farklı bir şekilde yaklaşan ?melek yatırımcılar? ise ayrı bir yazının konusu olabilecek kadar önemli bir paya sahip.
Endeavor Türkiye

Endeavor Türkiye

Girişimciliği destekleyen uluslararası organizasyonlar da ülkemizde yerlerini almış durumda. Benim de üyesi olarak çalışmalarına katıldığım Endeavor, bu grubun en öne çıkan isimlerinden biri. Endeavor, özellikle gelişmekte olan ülkelerde etkin girişimciliği destekleyerek sürdürülebilir kalkınmanın itici bir gücü olma hedefiyle hareket eden bir organizasyon. Ülkemizde Endeavor Derneği ünvanıyla 2006 yılından bu yana çalışmalarını sürdüren kurum, 100?e yakın etkinlik gerçekleştirerek girişimcilere destek oldu. 1997?de kurulan ve 10 ülkede 12 ofisle faaliyetlerini sürdüren Endeavor?un, Türkiye?deki oluşumuyla desteklediği 22 girişimci 700?ün üzerinde istihdam yaratarak ülke ekonomisine ve topluma önemli bir katkıda bulundu. Seçilen girişimcilere ait şirketler ortalama yüzde 33 büyüyerek sürdürülebilirlik kavramının daha etkin olmasını da sağladı. Endeavor ayrıca, girişimcileri sadece bilinen tanımlarla desteklemekle kalmıyor, onlara global bir dünyanın kapılarını da açıyor. 2010 yılı içinde Türkiye?den seçilen üç girişimcinin, ABD Başkanı Barack Obama?nın ev sahipliğindeki ?Girişimcilik Zirvesi?ne götürülmesi sadece çalıştıkları sektörde değil, ulusal basında da önemli bir yer almayı başardı. Özetlemek gerekirse; bir girişimcinin gerçekten girişimci olması için sadece bir fikre sahip olması yeterli değil. Gerçek girişimci, bu fikri tüm yan etkenleriyle birlikte uzun vadeli olarak değerlendirip hayata geçirmek zorunda Hayat boyu tüm girişimlerinizin başarıya ulaşmasını dilerim.

Devamını Oku 1 (Yorum Sayısı)

sosyal medya

Sosyal medya neler getiriyor?

Sadece dünyanın değil, ülkemizin gündeminde olan bir kavram sosyal medya. Sosyal medya, her ne kadar içeriği itibariyle bildiğimiz medya ile birebir örtüşmese de eklenen her yeni servis, her yeni uygulama alıştığımız medya kaynaklarını sorgulamamıza neden oluyor. Sosyal medyanın ülkemizdeki kullanım yoğunluğuna baktığımızda aslında çok da şaşırtıcı olmayan bir tabloyla karşılaşmaktayız. Teknolojinin ?yeni? halini kullanmakta bir an olsun tereddüt etmeyen bizler, örneğin cep telefonlarına gösterdiğimiz ilgi ve sevgiyi sosyal medyaya dair servislere de gösteriyoruz. Peki, nedir bu sosyal medya? Bu sorunun aslında net bir yanıtı bulunmuyor. Ancak verilebilecek yanıtların temelini içeriği sunan tarafta yaşanan değişimle ve tabii içeriğin sunulma şekliyle örtüştürebiliriz. İletişim, haber alma vb. konularda internetin yaygınlaşmasına kadar tek taraflı olan süreç, teknolojinin gelişmesine paralel boyut değiştirdi. Elbette eski göz ağrılarımız gazete, radyo ve televizyon yaşamını sürdürüyor ve zaman içinde değişim yaşayacak olsa da sürdürmeye devam edecek. Ama bugün geldiğimiz noktada kaynağın tanımı değişmiş durumda. Kaynak, artık sadece ajanslar, gazeteler, radyolar, televizyonlar değil. Bugün sokaktaki adamdan küresel bir şirketin CEO?suna varıncaya kadar herkes bir ?kaynak? haline gelmiş durumda. Bu özet girişin ardından şimdi gelin, sosyal medya konusu üzerinde biraz daha detaylı düşünelim. Bugün sosyal medya denince akla ilk olarak Facebook, Twitter, Linkedin, Xing gibi platformlar geliyor. Bu platformlara çeşitli link paylaşım uygulamalarını ve yine sosyal medyaya erişim için kullanılan mobil uygulamaları dahil edebiliriz. Her şey; bilginizi, hayatınızı, anılarınızı, yaşadıklarınızı, birikiminizi paylaşmak ve sizin gibi olan bireylerle buluşmak; gündelik hayatta toplantılar, tesadüfler ve ikili ilişkiler üzerinden geliştirdiğiniz çevrenizi genişletmek için. Bu noktada karşımıza çıkan öncelikli kavram ise ihtiyaç. Daha geniş bir tanımla sosyal medyayı kendi ihtiyaçlarınızı karşılamak için nasıl kullanmanız gerektiği. Örneğin, bugün Facebook?un resmi rakamlarına göre ülkemizdeki kullanıcı sayısı 24 milyonun üzerinde. Ciddi bir rakam, sonuçta Türkiye nüfusunun yaklaşık üçte birlik bir kesiminden bahsediyoruz. Ama Facebook, bu kadar geniş bir kullanıcı sayısına sahip olsa da sizin ihtiyaçlarınızı karşılamayabilir. Küresel bir şirkette çalışıyor veya çalıştığınız şirketi küreselleştirme sorumluluğunu kendi omuzlarınızda hissediyor olabilirsiniz. Burada sizin ihtiyacınız olan Facebook?tan ziyade Linkedin gibi iş odaklı küresel bir platform olacaktır. Burada işinizle ilgili gruplara dahil olabilir, sadece Türkiye değil, dünyanın pek çok ülkesinden profesyonellerle tanışabilir, yeni ve sizi güçlendirecek bağlantılara ulaşabilirsiniz. Elbette, yeni profesyonellerle bağlantı kurmak yeterli olmayacaktır. Amacınız etkileşiminizi arttırmak, tartışmalara katılmak, belki de hayatınızda bir kez bile karşılaşmayacağınız iş dünyası profesyonellerinden kendinize bir ?sanal hayran kitlesi? yaratmak olmalı. Çevrenizde oluşan bu kesim, sosyal medyadaki varlığınızı kesintiye uğratmamanız şartıyla sizi kendi alanınızda bir ?kanaat lideri? olma yolunda sürekli ileriye taşıyacaktır. Sosyal medya, kişisel kullanımın yanı sıra ulaştığı geniş kitleler nedeniyle şirketler için de önemli bir iletişim kanalı olma görevini üstlenmekte. Pek çok şirket, yeni ürün tanıtımından müşteri hizmetlerine, kampanya duyurularından üst düzey yetkililerinin hazırladığı bloglara ve hatta kriz yönetimine kadar bu ivmeden faydalanmakta. Artık şirketlerde resmi sosyal medya müdürleri ve onlara bağlı çalışanlar bulunuyor. Global şirketlerin pek çoğu pazarlama bölümleriyle etkileşimli çalışan özel birimler oluşturmuş durumda. Bu birimler, şirketlerinin resmi Facebook sayfalarının daha çok kişi tarafından beğenilmesi, yine resmi Twitter hesapları üzerinden verilen mesajların daha çok takipçi tarafından paylaşılması için çaba sarf ediyor. Sonuç olarak sosyal medya çağımızın geriye dönülemez kavramlarından biri olarak hayatımızdaki yerini sağlamlaştırdı. Siz ve şirketiniz, eğer hâlâ adım atmadıysanız sosyal medyadaki yerinizi almaya bakmalısınız. Kim bilir, belki de şahsen ya da kurumsal olarak adınız sosyal medyada çoktandır yankılanmaya başlamıştır. Siz de bu yeni dünyada yerinizi alarak, takipçilerinizin, hayranlarınızın kendilerini size daha yakın hissetmesini sağlayabilirsiniz.
Ufuk Eren - Linkedin

Ufuk Eren – Linkedin

Elbette benim de sizlere ulaştığım çeşitli sosyal medya kanalları bulunuyor. Okuduğunuz bu blog ve bu adresten  “http://www.linkedin.com/in/ufukeren”  ulaşabileceğiniz Linkedin hesabım bunlardan sadece ikisi. Sosyal medyayı etkin kullandığınız bir yeni yıl geçirmenizi dilerim.

Devamını Oku Yorum Yok

entegre teşhis,tedavi

Teşhis ve tedavi birleşiyor

Dünya ekonomik ve sosyal alanda yaşanan gelişmeler pek çok alanda farklı akımların, yeniliklerin hayat bulmasıyla noktalanıyor. Elbette yaşamımızdaki bu hızlı değişiklikler, sağlık alanında da yerini buluyor. Bu akımların en son örneği ise teşhis ve tedavinin birleşmesiyle karşımıza çıkıyor. Gelişen sağlık teknolojileri, artık teşhis ve tedavinin aynı ortamlarda yapılmasına olanak sağlamaya başladı. Bu, bir sağlık kurumu için maliyet ve tedavi sürecinde avantajlar sağlarken, hastalar da birden fazla mekanda teşhis ve tedavilerini gerçekleştirmek zorunda kalmadan, tek bir ortamda çözüm bulabiliyorlar. Teşhis ve tedavinin birleşmesiyle hem hasta hem de sağlık kuruluşu tarafında üç önemli avantaj elde ediliyor. Bu avantajları sürecin kısalması, maliyet ve kalite avantajı sağlanması ile hasta konforunun artması şeklinde sıralamak mümkün. Tedavi sürecinin kısalması Günümüzde Avrupa?da yaklaşık 14 milyon kişi kalp yetmezliğinden şikayetçi. Bu sayının 2020 yılında 30 milyon kişiye kadar çıkacağı tahmin ediliyor. Ciddi kalp yetersizliğinden dolayı hastanede tedavi gören hastaların yüzde 40?ı ilk yıl içinde hayatını kaybediyor. Yalnızca üçte biri ilk teşhisin koyulmasının ardından beş yıldan fazla bir süre yaşayabiliyor. Bu olumsuz rakamları önlemenin tek yolu ise erken teşhis ve tedavi. Sağlıkta teşhis ve tedavinin birleşmesinin en önemli etkisi kuşkusuz bu alanda etkisini gösterecek. Toplam süreç oldukça kısalabilecek. Maliyet ve kalite avantajı Yine kalp yetersizliği örneğinden gittiğimizde bu alandaki tedavilere ait masrafların sağlık sistemleri tarafından karşılandığını görebiliyoruz. Ancak hasta sayısının sürekli artış göstermesi mevcut sağlık sistemlerinin daha fazla baskı altında kalacağını da gösteriyor. Teşhis ve tedavinin birleşmesi tedavinin kalitesini arttırırken, hem hastaneler hem de sağlık sistemlerinin maliyetlerini aşağıya çekebilme fırsatını da sunuyor. Hasta konforunun artması Konuya hasta tarafından baktığımızda hastalıklarının teşhisi için ayrı, tedavisi için ayrı çözümlere gitmesi gerektiği görülüyor. Yeni geliştirilen teknoloji ve cihazlarla bu süreci kısaltmak mümkün hale gelirken, hasta farklı mekanlar arasında dolaşmak zorunda kalmıyor. Daha da önemlisi, teşhis daha erken gerçekleştirilebildiği için özellikle kalp hastalıklarında hayatta kalma şansı artıyor. Tedaviler daha minimal invasive doğru gidiyor. Yeni geliştirilen teknolojiler Teşhis ve tedavinin birleşmesi akımı çeşitli örneklerle karşımıza çıkmaya başladı. Özellikle görüntüleme alanındaki gelişmeler sıkça gündemde yer alır hale geldi. Ameliyat ortamında MR bu alanda ilk akla gelen örneklerden biri. Siemens tarafından geliştirilen Acuson SC2000 gibi yeni cihazlar ise üç boyutlu görüntüleme özelliği sayesinde kalbi dilim dilim taramaya gerek kalmadan, bütünü hızlı bir şekilde ortaya koyabilme olanağı sağlıyor. Bu, kalp yetmezliği teşhisini hızlandırmanın yanında çağımızda kadınların en önemli sorunlarından biri olan meme kanseri teşhisini de doğru bir şekilde gerçekleştirip tedaviye geçilmesini sağlıyor. İleri görüntüleme olarak tanımlanabilecek bu tür çözümlerden bir diğer dikkat çekeni ise yine kalp için manyetik rezonans görüntülemesi, yani kardiyak MR. Bu yöntem, iyonizan radyasyon gerektirmeden, yalnızca güölü bir manyetik alan içerisinde radyo dalgaları kullanarak çalışıyor. Kronik kalp yetersizliği olan hastalarda kardiyak ölümlerin tipik özelliğinin ani ölüm olduğunu eklediğimizde nükleer tıp tekniklerine oranla 40 kat daha yüksek uzaysal çözünürlüğe sahip bu teknolojinin, pek çok hastanın yaşamını sürdürmesinde hayati bir önem taşıdığını rahatça söyleyebiliriz. Ekim ayı ortasında Berlin?de düzenlenen bir etkinlikte Siemens ameliyat anjiyosu çözümüyle inovasyon ödülünü aldı. Teşhis ve tedavinin birleşmesi trendi yakın gelecekte adından daha fazla söz ettirmeye başlayacak. Doktorlar, teşhis ve tedaviyi birlikte yapabilme yeteneğine kavuşacak. Tüm bunlar, yukarıda özetlediğim gibi hem hasta hem hastaneler hem de sağlık kuruluşlarına pek çok avantaj olarak geri dönecek. Teşhis ve tedavinin birleşmesiyle ilgili yenilikleri sonraki yazılarımda sizlerle paylaşmaya devam edeceğim.

Devamını Oku Yorum Yok

Kalite

Kalite, Siemens'e başarı getirdi

Siemens Türkiye, kalite yönetimindeki başarılarının ödülünü aldı. Sağlık sektöründe 25 ülkenin belirli ürün gruplarının yönetimi Siemens Türkiye”ye verildi. Siemens Türkiye, Biomedikal Yüksek Mühendisi, Sağlık Sektörü Bölümü Lideri T. Ufuk Eren, “Belirli ürün gruplarının türkiye”ye verilmesinin nedeni ürün, servis süreç ve çalışan kalitesi” diyor.

Kalite Siemense Başarı Getirdi - Capital Kasım 2010 - Sayfa 1

Kalite Siemense Başarı Getirdi - Capital Kasım 2010 - Sayfa 1

roulette spielen ohne australia online casinos anmeldung src=”https://www.ufukeren.com/wp-content/uploads/2010/11/CapitalKaliteEki-Kasım2010_Page_2-213×300.jpg” alt=”Kalite Siemense Başarı Getirdi – Capital Kasım 2010 – Sayfa 2″ width=”213″ height=”300″ />

Kalite Siemense Başarı Getirdi - Capital Kasım 2010 - Sayfa 2

Kalite Siemense Başarı Getirdi - Capital Kasım 2010 - Sayfa 3

Kalite Siemense Başarı Getirdi - Capital Kasım 2010 - Sayfa 3

Capital Kasım 2010

Devamını Oku 1 (Yorum Sayısı)

entegre sağlık,sürdürülebilir sağlık,ulaşılabilir sağlık

Açık Radyo’da Cem Tecimen ile röportaj

Ufuk Eren - Açık Radyo Röportajı 23.07.2010 _1

Ufuk Eren - Cem Tecimen Açık Radyo Röportajı

23 Temmuz’da Açık Radyo’da Cem Tecimen ile çok keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
Ufuk Eren - Açık Radyo Röportajı 23.07.2010 _2

Ufuk Eren - Cem Tecimen Açık Radyo Röportajı

Dünyanın ilk ve tek entegre sağlık hizmetleri sunan şirketinden bakışla sürdürülebilir sağlık ve ulaşılabilir sağlık konularına değindim. Dünya’da ve Türkiye’deki sağlıklı sektöründe trend ve politiklar hakkında yaptığımız sohbete bu linkten ulaşabilirsiniz: Ufuk Eren – Cem Tecimen  Açık Radyo Röportajı 23.07.2010

Devamını Oku Yorum Yok

Sürdürülebilir sağlık hizmetleri

Sürdürülebilirlik benim hayatımda çok önemli bir kavram çünkü hepimiz ve dünyamızla ilgili. Miras aldığımız dünyayı nasıl kullandığımız mutlaka tarih kitaplarında yerini alacak. Belki bireysel olarak elimizden büyük çözümler ve sihirli aksiyonlar gelmiyor ama hepimizin bu konuda yapabileceği bazı şeyler var ve o ufak tercihler sonunda dünyanın ve bizlerin kaderini belirleyecek. Elbette sürdürebilirlik konusunda mesafe kat etmek için toplumsal ilerleme olmasın demek çok hatalı bir düşünce olur. İnsanoğlu teknolojik ve ekonomik ilerlemesini sürdürürken dünyaya da sahip çıkabilmeli. Bu yüzden hem bireyler hem de şirketler için bir yandan daha temiz teknolojileri ve hizmetleri yaratmak bir görevken diğer yandan da bunu finansal açıdan sağlıklı şekilde yapabilmek de aynı derecede önemli bir görev. İleriki yazılarımda konunun her iki tarafıyla da ilgi olarak pek çok düşüncemi paylaşacağım. İlk olarak sağlık sektöründeki bazı kavramlarla ilgili düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Diğer tüm sektörlerde olduğu gibi, sağlık sektöründe de artan enerji maliyetleri, karbon salımı ile ilgili düzenlemeler, finansal kaynakların verimli kullanılması ve rekabet büyük önem taşıyor. Bununla beraber, dünyada hızla artan nüfus ve kentleşme sorununun yanı sıra yaşlı nüfus oranının da hızla artması sağlık hizmetlerine olan talebin yükselmesine ve başta sosyal güvenlik kurumları olmak üzere ödeme kurumları nezdinde de maliyetlerin artmasına neden oluyor. Sürdürülebilirlik boyutunda sosyal güvenlik kurumları da, artan maliyetler ile baş edebilmek için sağlık sektöründeki hizmet sağlayıcılardan en uygun koşulların sağlanması yönündeki taleplerini arttırıyorlar. Bu yükselen beklentilere karşılık, bir sağlık sunucusu her türlü sağlık hizmetini (inceleme, teşhis, konsültasyon, tedavi ve izleme) mümkün olan en optimal süre ve fiziksel alanda sağlamak zorunda. Rakiplerinin de bu doğrultuda çalışmalarını sürdürdüğü düşünülürse, sağlık yatırımcılarının ekolojik çevreyle uyumlu olan bilinçli bir yatırım planlamasına, maliyetlerini azaltmaya, süreç odaklı ve sürdürülebilir bir hastane altyapısına ihtiyaç duyacağı ortada.  Sürdürülebilir bir sağlık altyapısının sağlanabilmesi için de hem ekolojik hem de ekonomik ihtiyaçların dengeli bir şekilde tasarlanması gerekiyor. Yeşil+ Hastane (Green+ Hospitals), sağlık sunucularına daha az enerji tüketen bina alt yapısının kurulması ve enerji tasarrufuna imkan veren yeni kuşak manyetik rezonans ve bilgisayarlı tomografi görüntüleme sistemleri ile karbon salımının azaltılmasını sağlayan çevreci çözümler sunar. Sağlık IT?sinin yaygın kullanımı ise;  kağıt, film ve arşivleme işlemlerini azalttığından hem çevreye olan olumsuz etkiyi hem de kaynakların doğru kullanılarak maliyetlerini düşmesini sağlıyor. Sadece binaların ve enerji sistemlerinin verimli kullanılması yetmez. Klinik iş akışları ile klinik harici tüm operasyonların süreç bazlı prosesleri tanımlanmalı, ekipmanlar doğru planlanmalı ve sağlık  IT  alt yapısı ile tüm sistemlerin birbiri ile entegrasyonu sağlanmalıdır. Tüm klinik iş süreçlerinin optimizasyonu zaman, yer ve maliyet tasarrufu sağlayarak verimliliğin artmasını sağlar. Çevreci ve ekonomik olmanın yanı sıra sürdürülebilir hastanelerde en önemli konu hasta bakımında kalitenin korunmasıdır. Bu nedenle hasta süreçlerini ve bilgilerini doğru tanımla, güvenli bir şekilde saklama, gereğinde de bilgilere kolaylıkla ulaşabilme doğru ve hızlı bir teşhis ve tedavi sürecinde büyük önem taşır. Sağlık IT çözümleri hasta bilgilerine ulaşmayı sağladığı gibi doğru planlama yapmayı da sağlayarak hasta için bekleme sürelerinin azalmasını ve hasta memnuniyetinin artmasını sağlar. Hasta güvenliğine ve konforuna önem veren inovatif teşhis, tedavi ve görüntüleme sistemleri ile kişiye özgü sağlık hizmetleri olanakları sunar ve tedavi kalitesi artar.

Devamını Oku Yorum Yok

ArGe,CT,in vitro,in vivo,IT,MR

Newsweek Röportajı – Sürdürülebilir Sağlık

Newsweek - Sürdürülebilir Sağlık Röportajı

Newsweek - Sürdürülebilir Sağlık Röportajı

Siemens tıp alanında başta teşhis ve tedavi teknolojileri olmak üzere dünyada ve Türkiye?de en önde gelen aktör pozisyonunda. Siemens Tıp Çözümleri Direktörü Ufuk Eren, firmanın Türkiye?de üstlendiği rolü ve projelerini Berkan Özyer?e anlattı. Newsweek Röportajı – 28.06.2010 Siemens?in sağlık alanındaki misyonu ve yatırımlarından konuşalım. Siemens üç önemli sektörde faaliyet göstermekte; endüstri, enerji ve sağlık. Sağlıkla tanışması da çok ilginç ve eskilere dayanıyor. Bilim adamı Conrad Röntgen x-ışınını keşfedince tüp üretim önerisini Siemens?e götürüyor. Siemens yaptığı bu ilk prototipte sağlık sektörüne adım atıyor. 1900?lerin başında vücuttaki birtakım fizyolojik parametreleri ölçen cihazlar üretiyor. Bir yandan da röntgen cihazları üretmeye başlıyor. Ardından özellikle röntgen olmak üzere, yeni gelişen tıbbi cihazlarda Siemens hep önemli bir yer tutuyor. Şu an dünyadaki en büyük, tek ve ilk entegre teşhis firmasıyız. Başlıca 2 farklı teşhis türü vardır. Bir tanesi, MR (Manyetik Rezonans), CT (Bilgisayarlı Tomografi) ve röntgen makineleri gibi makinelerle vücudun içerisini görüntülenir (in vivo). Diğeri ise, laboratuvar ortamında, kan veya idrar teşhisi (in vitro). Siemens?in vitro?ya 3-4 yıl önce girdi. Entegre ifadesinin altını doldurabilmek için in vivo ve in vitro verilerini bir araya getirip IT (Bilişim Teknolojileri) sayesinde bundan bir anlam kazandırmaya böylece hastaya özgü birtakım bulgu, tanı ve tedavi oluşturmaya çalışıyoruz. Yani gittiği yön, kişiye özgü tıp. Teşhiste ulaşılan hızın yanında tedavinin yavaş kaldığını söyleyebilir miyiz? Teşhis çok daha önemli, çünkü teşhisi doğru yapamamak veya geç teşhis yapmak, erken teşhisi yapamamak, sizi uzun ve zor bir tedavi süreciyle karşı karşıya getirir. Şuna inanıyorum, teşhise ve özellikle erken teşhise olan ilgi, yatırımlar ve AR-Ge artacak. Bunun iki sebebi var, ilki ne kadar erken olursa sizin tedaviniz o kadar ucuz oluyor, hızlı ve konforlu bir süreç oluyor. Bir de buna eşlik eden bilinçlenme var. İkincisi de tam bu. Dünyada nüfus artışıyla refah düzeyi de mutlak değer olarak artıyor. Yaşam beklentisinin 80 civarı olduğu bir ortamda, insanlar bu süreyi konforlu geçirmek istiyor ve düzenli olarak bakım yaptırıyor. Dolayısıyla, erken teşhise verilen ağırlık tedavinin önüne geçiyor. Öte yandan sağlık harcamalarının önemli bir yüzdesi ilaç harcamaları. Bu büyük bir pasta ve işin ilaç kısmını bir kenara koyarsak, cihazlarda da önemli gelişmeler var. Portföyümüzde tedavi cihazları da mevcut. En basiti böbrek taşı kırma cihazı. Özellikle kanser tedavisinde üç çeşit tedavi var; cerrahi, kemoterapi (ilaçla tedavi), radyoterapi (ışın tedavi). Sonuncusunda çok ciddi gelişmeler söz konusu. Vücudun çok zır kısımlarındaki kanserli noktayı etrafına zarar vermeden yok etme teknolojisi gelişiyor. Teşhis teknolojilerinin gelişmesi, insan ömrünün daha kaliteli ve uzun olması için daha fazla önem taşıyor Kesinlikle böyle. Maliyet açısından bakınca, geç veya yanlış teşhisle sisteme olan maliyetiniz 10 katı kadar yükselir. Ölüm, sakat kalma kısmını bir tarafa bırakıyorum. Özele inersek, Siemens?in sağlık alanındaki çalışmaları ne yönde? Çalışmalarımız dört alanda var. In vivo teşhirs, in vitro teşhis, IT ve tedavi cihazları. Ayrıca hastanelere tıbbi cihaz temininin yanı sıra servis ve bakım da yapıyoruz. ?GreenPlus Hospital? adlı bir konseptimiz var. Genelde ?yeşil?, tasarruflu binayı ifade ediyor. ?Plus? ise sağlıkta kalite ve verimi arttırıyor. Tıbbi cihaz ve IT çözümlerimizle, hastanelerin en kaliteli ve en hızlı bakımı gerçekleştirmesini sağlıyoruz. Türkiye?de bu uygulanıyor mu? Bu sistemi Türkiye şartlarına uyarlayıp Siemens merkezden gelen uzmanlarla Eylül 2010 gibi uygulamaya başlayacağız. Bunun dışında, Türkiye?de en büyük eksikliklerden biri, hastane yöneticisi. 2005?te sağlık yönetimi konusunda eğitimler verme amacıyla Siemens Akademi?yi kurduk. Bugüne kadar 700?e yakın kişiye hastane yöneticiliği, radyoloji, nükleer tıp yönetimi, biyomedikal mühendisliği konularında sertifikalar verdik. Ufak da olsa bir izimiz olsun istiyoruz. Hem kutsal hem de faydalı bir konu. Hatta ?sanayide enerji yöneticisi? eğitimi ile başka sektörlerde de akademiyi yaymaya başladık. Tüm ekipmanlarıyla bir hastane yapmak gibi bir proje var mı? Kamu-özel işbirliği modeliyle devlet, özel sektörün inşaatı yapmasını ve ekipmanları temin etmesini ve hatta bazı konularda 25 yıllığına işletmeyi üstlenmesini istiyor. Biz de başarılı olduğumuz İngiltere, İspanya, Güney Afrika Cumhuriyeti gibi ülkelerdeki tecrübelerimizi paylaştık. 25 yıl gibi uzun soluklu projelerde, aday şirketlerin sağlam ve uzun ömürlü olması beklenir. Siemens?in bu anlamda rolü nedir? Siemens gibi şirketlerin bu fotoğrafta olması büyük bir güven unsuru. Ayrıca tecrübesi, sunacağı çözümler, bunlar hep birer artı. Tıp dışında iletişim altyapısının kurulumundan, telefonuna, enerjisine ve güvenliğine kadar teknoloji sunacak, hem de tıbbi cihazların servisi ve bakım hizmetlerini yapacak Siemens hariç hiçbir firma yok. Hatta 3 bin yataklı hastanelerin enerjisinin bile üretebilir durumda olacak. Sürdürülebilir sağlık konusunda Siemens?in çalışmaları ne yönde? Sağlıkta sürdürülebilirlik birkaç anlama geliyor. Birincisi, hastaya zarar vermeden uzun süreli bakım. Doz konusunda mesela, az doz yayan, görüntü kalitelisinden ödün vermeden ve daha kısa sürede çekimi gerçekleştiren tıbbi cihazlar üreterek hastaya sürdürülebilir bir konfor garantisi veriyoruz. İkincisi, cihazların önemli bir kısmı geri dönüşebilir. Diğeri, satın alma ve uzun vadeli işletme maliyetleri (bakım) ucuz olan sistemler geliştirerek ?maliyeti düşük tıp? konusunu destekliyoruz. Bu çalışmaların hepsi sürdürülebilirlik dahilinde. Hasta kayıt sisteminin hastalara getirisi nedir? İki tane konu var. Hasta güvenliği ve hastayı takip etmek. Bunun için Soarian MedSuite gibi çok gelişmiş hastane bilgi yönetim sistemlerimiz var. Örneğin sistemde hastanın belli bir ilaca  karşı alerjisi kayıt edilmişse doktorun vereceği reçetede bunun bulunmaması için uyarıda bulunuyor ve medikal hatalar önlenerek hasta güvenliği sağlanmış oluyor. Süreç ve hasta güvenliği odaklı, sağlık hizmetlerinin etkinliğini artıyor..

Devamını Oku Yorum Yok

Servis ve yapılması gerekenler

Başlıkta kullandığım cümleyi aslında hemen her sektöre uygulamak mümkün. Günümüz koşullarında artık müşteriler her şeyin ötesinde. Bu yüzden satılan ürünler kadar verilen hizmetler ve servis kalitesi de sorgulanır durumda. Ayrıca ilk satın almada da bu faktörler önemli birer bileşen haline geldi.  Artık hesaplamalar sadece ilk satın alma maliyetine göre değil, toplam satın alma maliyetine ve fırsat maliyetine göre yapılıyor. İlk satın alma değeri düşük bir tıbbi cihazın sonradan yaratabileceği problemler nedeniyle yaşanabilecek faaliyet kayıplarını artık hiçbir hastane göğüsleyebilecek durumda değil. Bu yüzden satılan ürünlerin devamlılığını sağlamak çok önemli. Siemens Sağlık Sektörü Teknik Hizmetler Yöneticisi Gürkan Gelibolu, Siemens?in binlerce ürünü için 90 kişilik bir kadro ile gece gündüz demeden hizmet veriyor. Eminim ki tıbbı cihaz satan diğer firmalar da benzer bir yapılanma içindedir çünkü uzun dönemli olarak bu endüstrinin içinde var olmak için başka bir ihtimalleri yok. Ancak ekonomik dar boğazın getirdiği bir sorun hepimizi etkiliyor. Yüksek teknoloji sistemlerinin bakım onarımı, orijinal yedek parça temini ve kalite ? kontrollerinde büyük sorunlar yaşandığını gözlemliyoruz. Çünkü bu kadar karmaşık sistemlere yetkinlikleri ve belgeleri sorgulanmayan kişiler de rahatlıkla müdahale edilebilmektedir. Sistemlerde üreticileri tarafından düzenli olarak yapılması tavsiye edilen periyodik koruyucu bakımların yapılmasına yönelik sektörde bir düzenleme ne yazık ki bulunmuyor. Kısacası bu konuda bir yasal alt yapıya acilen ihtiyaç duyuluyor. Bu durum ciddi finansal yatırımlarla elde edilen teknolojinin peformansını, ömrünü, teşhis ve tedavinin kalitesini etkiliyor. Bu ise hasta sağlığını doğrudan etkileyen bir sorun. Servislerin uzman ekipler tarafından verilebilmesi için hem sektördeki firmalar hem de Sağlık Bakanlığı elinden geleni yapmalı.

Devamını Oku 1 (Yorum Sayısı)