Sağlıkta bilişim

Üniversite eğitimim ile birlikte sağlıkta bilişim konusu iş hayatımın odağı haline geldi.  Aslında sağlık alanında ilk insandan beri her zaman teknolojik gelişmeler yaşanıyor. İlk kabilelerde büyücü/doktorların çeşitli esanslar geliştirmek için kullandığı damıtım yöntemlerinden 19. yy doktorlarının ameliyatlarda kullanmak için geliştirdiği çeşitli aparatlara ve günümüzdeki bilişim odaklı sistemlere kadar bu gelişim hiç durmadı. Biişimin sağlık alanında kullanılması ise önceki dönemlere göre bazı farklılıkları beraberinde getirdi. Sağlıkta bilişim kullanımı teknolojik gelişmelerin hiç görülmediği kadar hızlanmasını sağladı. Sadece son 20 yılı ele alırsak kat ettiğimiz mesafenin daha önceki yüzyıllara bedel olduğunu görebiliriz. Günün birinde çeşitli bilim kurgu eserlerinde ve Uzay Yolu dizinde gördüğümüz avuç içine sığan MR cihazları da yaygınlaşacaktır. Hatta bilim kurgu yazarlarının hayal dahi edemedikleri çeşitli teknolojilere eminim ki ulaşacağız. Üstelik bilişim sayesinde daha rahat tanı konulabildiği için hatalı tedavi olasılığını da giderek düşüreceğiz. Fakat her şey teknoloji değil. Sağlık politikasında önemli olan teknolojiyi iyi bir sistem içinde kullanarak en fazla sayıda insanın en uygun fiyata en iyi sağlık hizmetini alabilmesini sağlamaktır. Sağlığa yönelik bilgi teknolojilerinin (Healthcare IT), dünyada olduğu gibi Türkiye?nin de gündeminde ağırlık kazandığı bir dönemden geçiliyor. ABD Başkanı Barrack Obama?nın sağlık reformu paketi kadar İngiltere?nin son dört-beş yılda bütün İngiltere?yi tek bir sistem içinde birleştirip yönetme yönünde attığı adımlar, sağlıkta bilgi teknolojilerinin kullanılması yönelimine işaret eden iki önemli gösterge. Türkiye?de ise Sağlık Bakanlığı?nın Sağlık-Net portali ile somutlaşan inisiyatifi, hastane bilgi yönetim sistemlerinin (Hospital IT) artan önemini ortaya koyuyor. Ancak bu konu asıl değerini, tek başına değil bir sistem dahilinde ele alındığında gösteriyor. İleriki yazılarımda sistem konusuna daha fazla değineceğim.Facebooktwitterlinkedin

Geri Bildirim gönder...

Yorum Sayısı (1)

  • Batuhan Yukselen

    |

    Yukarıdaki yazıda bahsedildiği gibi HIS, RIS ve PACS sistemleri Türkiye’nin dört bir yanında yaygınlaşıyor. Fakat bu teknolojiler Türkiye’de yaygınlaşırken, hastanelerin gözden kaçırdığı birkaç önemli noktadan bahsetmek istiyorum:

    – Hastane, network altyapısının yeni healthcare IT teknolojileri için hazır olup olmadığını analiz etmeli ve yetersizse improvise etmeli. Sorunlu network altyapısı olan hastaneler, satın aldıkları healthcare IT productlarından unrealistic beklenti içindeler ve network altyapısına yatırım yapmayı high-priority görmüyorlar. Bu durum, Ferrari satın almak isteyip gaz faturasından kurtulmak için LPG bağlatmaya benziyor.

    – Hastane, healthcare IT sistemlerini run edebilecek qualified IT/clinic admin staff hire etmeli. Birçok hastane satın aldığı healthcare IT sistemlerinin, vendor staff’ın run edeceğini sanıyor. Halbuki böyle bir madde kontratta mevcut değil. Bu şartlarda, hastanenin cutting-edge teknolojiden derive ettiği benefit minimum levelda kalıyor(also minimum ROI).

    – Hastane satın aldığı healthcare IT teknolojilerine organizasyonel kültür açısından ayak uydurmalı. Kurumsal kimliğin oluşmadığı hastane ortamlarına kaos hakim oluyor. Kullanıcılar sistemin çalışma prensibini anlamıyor, kullanımda hata yapıyor ve yetkililer bu sıkıntılardan haberdar değil. Herkesin sistemden beklentileri farklı, ama yetkililer bu beklentileri analiz edip tüm organizasyonel birimlerde geçerli olacak bir beklenti listesi oluşturamıyor. Hastane ya healthcare IT teknolojilerinin desteklediği iş akışlarını adapte etmeli (innovative) ya da bu teknolojileri satın almayıp eski kaotik düzenine devam etmeli (conservative). Hastane, bu iki seçenekten birine karar vermek yerine, yeni teknoloji satın alıp eski kaotik düzenine devam etmeye çalışıyor.

    – Hastane teknolojiye yatırım yaparken satış aşamasında “tüm” beklentilerini yazılı hale getirmeli ve proje esnasında yeni talepleri oluştuysa ek kontrat yapmalı. Ek kontrat yapmadan sözlü taleplerin vendordan yerine getirilmesini beklemek doğru değil. Herbir yeni talebin karşılanması için insan gücüne ve zamana ihtiyaç var, ama hastane bunun karşılığını ödemek istemiyor. Aslında hastane business’ın core principlelarını atladığının farkında değil. College’da okurken öğrendiğim bir quote vardı: “There is no free lunch in the US. You to have to pay for it…”

Yorum Yaz